3. Bölüm

190 35 3
                                    

''İtiraf ediyorum; bu savaşı kazanmaya çalışıyorum. Sana bağırdığımda, cevapları vermediğinde, sana güveneceğim.''



   Balkonumun geniş kapıları, aynı odamın kapıları gibi açıktı ve odam, bahçeden gelen tatlı havayla doluydu. Ilık rüzgârın, yapacağım onca işi hafifletecek bir teselli olmasını ummuştum. Bunun yerine, dikkatimi dağıtmıştı, masa başında oturmak yerine herhangi bir yerde olmak için can atmama neden olmuştu.

   İç çektim ve yerime oturdum, arkama yaslandım. ''Linchen,'' diye seslendim.

   ''Evet beyefendi?'' Baş hizmetçim, dikiş yaptığı köşeden cevapladı. Daha bakmadan Dudu ile Jae'nin, yani diğer hizmetçilerimin, hizmet edebilirler mi diye merakla beklediklerini biliyordum.

   ''Bu raporun ne anlama geldiğini çözmeni emrediyorum,'' dedim, tembelce önümde duran askeri istatistik raporuna kolumu uzatarak. Tüm Elitlerin sınandıkları bir görevdi ama bir türlü dikkatimi toparlayamıyordum.

   Muhtemelen istediğimin gülünçlüğünden ve gerçekten bunu talep etmemden dolayı, hizmetçilerim hep bir ağızdan kahkaha attılar. Liderliğin güçlü özelliklerimden biri olduğunu söyleyemezdim.

   ''Üzgünüm beyim ama sanırım bu, sınırlarımı aşmak olurdu,'' diye cevapladı Linchen. İsteğim ve onun verdiği cevap şakadan ibaretti ama ses tonunda, yardımcı olamadığı için gerçekten üzgün olduğu anlaşılıyordu.

   ''İyi.'' Homurdandım, oturduğum yerde sırtımı dikleştirdim.

   ''O halde, kendi başıma yapmak zorunda kalacağım. Hiçbir işe yaramazsınız. Yarın kendime yeni hizmetçiler edineceğim. Bu sefer, çok ciddiyim.''

   Tekrar kıkırdadılar ve ben de bir kez daha sayılara odaklandım. Bunun kötü bir rapor olduğu yönünde bir izlenime kapılıyordum ama emin olamıyordum. Paragrafları ve listeleri tekrar okudum, odaklanmaya çalışırken kaşlarımı çattım ve kalemimi dişledim.

   Dudu'nun usulca kahkaha attığını duydum ve onu neyin bu kadar eğlendirdiğini görmek için gözlerinin işaret ettiği yöne, kapıya baktım. Orada, kirişe dayanan kişi Chanyeol'dü.

   ''Beni ele verdin!'' Kıs kıs gülmeye devam eden Dudu'dan şikâyetçiydi.

   Sandalyemi aceleyle geriye ittirdim ve kollarına koştum.

   ''Zihnimi okudun!''

   ''Öyle mi yaptım?''

   ''Lütfen dışarı çıkabileceğimizi söyle. Sadece kısa bir süreliğine, ha?''

   Gülümsedi. ''İşe geri dönmeden önce yirmi dakikam var.''

   Onu koridordan aşağıya sürükledim, hizmetçilerimin heyecanlı konuşmaları arkamızda kaldı.

   Bahçenin, bizim yerimiz olduğunu inkâr edemezdim. Neredeyse yalnız kalma fırsatı bulduğumuz her an, buraya geliyorduk. Jongin ile vakit geçirme şeklimin tam tersiydi: Onunla arka bahçemizdeki minik ağaç evine, birlikte güvenle vakit geçirebileceğimiz tek yere tıkılıp kalırdık.

   Aniden acaba Jongin de buralarda bir yerlerde midir, sayısız muhafızların arasında seçilmeyecek şekilde gizlenmiş, Chanyeol elimi tutarken izliyor mudur diye merak ettim.

   ''Bunlar da nedir?'' Chanyeol, yürürken parmak uçlarıma dokunarak sordu.

   ''Deri sertleşmesi. Günde dört saat keman yaylarına dokunmaktan dolayı.''

꧁ELITE꧂Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin