"Erkekler yakışıklı ve güçlüdür. Onca şeyden sonra bile hâlâ dayanıklıyım. Çünkü bir prens ağlamaz."
Kapının gıcırdaması beni uyandırdı ve içeri süzülen ışık öylesine parlaktı ki gözlerimi ellerimle kapatmak zorunda kaldım.
"Majesteleri?" diye sordu birileri. "Ah, Tanrım! Onu buldum," diye bağırdı. "Yaşıyor!"
Muhafızlar ve uşaklar olduğumuz yere doğru koşarak geldiklerinde etrafımızda ani bir kargaşa yaşandı.
Muhafızlardan biri, "Aşağı kata inemediniz mi Majesteleri?" diye sordu. Adını kontrol ettim. Hyo-jong. Emin değildim ama muhafız rütbesi yüksekmiş gibi görünüyordu.
Chanyeol, "Hayır. Memurlardan birinin ebeveynlerime haber vermesi gerekiyordu. İlk iş olarak bunu yapmasını söylemiştim," diyerek açıkladı, saçlarını düzeltmeye çalışıyordu. Sadece bir defa hareket ettiği için acı çektiği yüzünden okundu.
"Hangi memur?"
Chanyeol iç çekti. "Adını almadım." Onayım için bana baktı.
"Ben de almadım. Fakat başparmağında bir yüzük vardı. Gri renkliydi, kurşun ya da başka bir maddedendi."
Memur Hyo-jong başıyla onayladı. "Daniel'dır. Hayatta kalamadı. Yirmi beş muhafız ve bir düzine hizmetli kaybettik."
"Ne?" Ağzımı elimle kapattım.
Jongin.
Güvende olması için dua ettim. Dün akşam aklım başımdan gitmişti, endişelenmek aklıma gelmemişti.
"Peki ebeveynlerim? Elit'in diğer kısmı?"
"Hepsi iyiler efendim. Anneniz histeri krizine girmişti gerçi."
"Dışarı çıktı mı?" Hareket etmeye başladık, Chanyeol önden gidiyordu.
"Herkes çıktı. Birkaç ufak sığınağı gözden kaçırmıştık, tekrar kontrol ederek sizi ve Beyefendi Baekhyun'u bulmayı umuyorduk."
"Ah, Tanrım," dedi Chanyeol. "İlk olarak yanına gideceğim." Fakat daha sonra yolun üzerinde ölü gibi durdu.
Gözlerinin baktığı noktaya baktım ve yıkımı gördüm. Aynı cümle, bir önceki sefer de olduğu gibi duvara yazılmıştı.
GELİYORUZ.Tekrar ve tekrar, bulabildikleri her yoldan duvarları uyarılarla doldurmuşlardı. Bunun dışında, yıkımın seviyesi tekrar artmıştı. Asilerin ilk kata neler yapabildiklerini hiç görmemiştim, sadece koridorları ve odamın yakınlarını görmüştüm. Halıdaki devasa lekeler, birilerinin, belki de savunmasız bir hizmetçinin ya da korkusuz bir muhafızın öldüğü yeri belirtiyordu. Pencereler parçalanmıştı, yerlerinde kırık cam parçaları vardı.
Işıklandırmalar kırılmıştı, sönmek istemeyen birkaç tanesindeki ışıklar yanıp sönüyordu. Korkutucu bir şekilde, duvarlarda kocaman oyuklar vardı ve bu, insanların sığınaklarına girdiklerini görüp görmediklerini, avlanıp avlanmadıklarını merak etmeme neden oldu. Dün gece Chanyeol ile birlikte ölüme ne kadar yaklaşmıştık?
Bir muhafız, "Beyefendi?" diyerek beni ana geri döndürdü. "Tüm ailelerle haberleştik. Görünen o ki Beyefendi Taeil'ın ailesine yönelik saldırının amacı Seçim'i sona erdirmekmiş. Buradan ayrılmanızı sağlamak için akrabalarınızı hedef alıyorlar."
Elimle ağzımı kapattım. "Hayır."
"Onları korumak için şimdiden saray muhafızlarını gönderiyoruz. Kral, hiçbir erkeğin gitmemesi konusunda kararlıydı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
꧁ELITE꧂
Teen Fiction꧁SELECTİON꧂kitabının devam serisidir. Birinci kitabı okumadan ikinci seriyi anlayamazsınız. "Babamdan gelen mektubu ellerimde tuttum. Jongin'in prens olamayacağımdan emin oluşu aklıma geldi. Halk oylamasında en sonuncu olduğumu hatırladım. Chanye...