"İtiraf ediyorum; bu savaşı kazanmaya çalışıyorum. Ellerim yorgun, senin dinlendirmene ihtiyacım var. Neyle yüzleşirsem yüzleşeyim, sen benim tarafımdasın. Sana bağırdığımda, cevapları vermediğinde, güveneceğim. Sana güveneceğim."
İtalyanlarla olan resepsiyondan sonraki gün, kahvaltı ertesi Erkekler Odası'nda toplandık. Kraliçe yoktu ve bunun ne anlama geldiğini hiçbirimiz bilmiyorduk.
Mark, "İddiasına girerim ki Chae-rin'e, raporun son halini yazmasına yardım ediyordur," diye tahminde bulundu.
Hyunjin karşı çıkarak, "Bence pek fazla söz hakkı verilmemiştir," dedi.
Taeil, parmaklarını şakaklarına bastırarak, "Belki akşamdan kalmadır," dedi.
Jae-hyun, "Sırf sen öylesin diye onun da öyle olması gerekmez," diye tersledi.
"Kendini iyi hissetmiyor olabilir," dedim. "Sıkça hastalanıyor."
Hyunjin başıyla onayladı. "Bunun sebebini merak ediyorum."
Mark, "Güneyde büyümemiş mi diye sordu?" diye sordu. "Havanın ve suyun, oralarda pek temiz olmadığını duyuyorum. Belki de yetiştirilme tarzından dolayıdır."
Jae-hyun, "Sumner'ın aşağısında kalan yerlerde her şeyin kötü olduğunu duyuyorum," diye ekledi.
"Muhtemelen sadece dinleniyordur," diye araya girdim. "Bu akşam Rapor var ve sadece hazır olmak istiyordur. Akıllı biri. Saat henüz ona geliyor ve benim kestirmem gerekiyor."
Taeil bitkinlikle, "Evet, hepimiz kestirmeliyiz," dedi.
Bir hizmetçi, elinde ufak bir tabakla odaya girdi ve usulca odanın bir ucuna yürüdü, neredeyse fark edilmeyecek kadar hızlıydı.
Hyunjin, "Bekle," dedi. "Sence Rapor'da resepsiyonla ilgili şeylerden konuşmazlar, değil mi?"
Jae-hyun inledi. "O aptal şeyden nefret ediyorum. Baekhyun ile sen şanslıydınız."
"Şaka yapıyorsun, değil mi? Sende hiç..."Hyunjin'in sözleri, hizmetçi solumda durup tabağın içindeki küçük, katlanmış kağıdı gösterince yarıda kesildi.
Mektubu çekinerek alıp okuduğumda, tüm gözlerin üzerimde olduğunu hissediyordum.
Hyunjin, "Chanyeol'den mi?" diye sordu, ilgisini çektiği halde ilgilenmiyormuş gibi görünmeye çalışıyordu.
"Evet." Kafamı kaldırmadım.
"Ne yazıyor?"
"Bir dakikalığına beni görmesi gerektiği."
Jae-hyun kahkaha attı. "Kulağa başın beladaymış gibi geliyor."
İç çektim ve ayağa kalkıp hizmetçiyi takip ettim. "Sanırım bunu anlamanın tek bir yolu var."
"Belki sonunda ona tekmeyi basıyordur." Jae-hyun, duyabilmem için yüksek tonda fısıldadı.
"Öyle mi düşünüyorsun?" Taeil, biraz fazla heyecanlanarak sormuştu.
İçim ürperdi. Belki de gerçekten bana tekmeyi basıyordu! Benimle konuşmak isteseydi ya da vakit geçirmek isteseydi, bunu farklı yollardan söyleyemez miydi?
Korkarak yanına gittiğimde, Chanyeol koridorda bekliyordu. Sinirli değil ama gergin görünüyordu.
Kendimi toparladım. "Ee?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
꧁ELITE꧂
Teen Fiction꧁SELECTİON꧂kitabının devam serisidir. Birinci kitabı okumadan ikinci seriyi anlayamazsınız. "Babamdan gelen mektubu ellerimde tuttum. Jongin'in prens olamayacağımdan emin oluşu aklıma geldi. Halk oylamasında en sonuncu olduğumu hatırladım. Chanye...