" Bebeğim ben seninim. Çok güzelsin, bu canımı yakıyor. Daha fazlasına ihtiyacım var. Seni görmek için çok mu geç?"
Kollarımı kavuşturdum. "Hyunjin'in ağzından olanları duydum ve bir şeyleri abarttığını da sanmıyorum. Jae-hyun'a gelince, ondan bir daha asla bahsetmemeyi tercih ederim."
Kahkaha attı. "Ne kadar da inatçı. Bunu özleyeceğim."
Bir anlığına sessiz kaldım. "Yani bitti öyleyse? Yarıştan çıktım mı?"
Chanyeol, bunu düşündü. "Şu anda bunu önleyebileceğimi sanmıyorum. İstediğin bu değil miydi?"
Kafamı sağa sola salladım. "Çok sinirlenmiştim," diye fısıldadım. "Öyle çok sinirlenmiştim ki."
Bakışlarımı çevirdim, hemen ağlamak istemiyordum. Görünen o ki Chanyeol, diyeceklerini dinlemem gerektiğine karar vermişti, istesem de istemesem de. Sonunda beni köşeye sıkıştırdı ve artık bana söylemek istediği her şeyi duyacaktım.
"Bana ait olduğunu sanmıştım," dedi. Yukarı doğru baktı ve gözlerini tavana dikti. "Sana Cadılar Bayramı'nda evlenme teklifi edebilseydim, ederdim. Ebeveynlerimin, konukların ve kameraların önünde resmi bir şey yapmam gerekiyor ama hazır olduğumuzda sana sormak için iznim var ve sonrasında bir resepsiyon hazırlanabilir. Bunu sana hiç söylemedim, değil mi?"
Chanyeol bana baktı ve ben de başımı usulca sağa sola salladım. Acı bir gülümseme gönderdi, hatırlıyordu.
"Konuşmamı hazırlamıştım, vermek istediğim tüm sözleri de. Muhtemelen unuturdum ve kendimi budala konumuna düşürürdüm. Gerçi... Şu anda hatırlayabiliyorum." İç çekti. "Seni dinleme zahmetinden kurtaracağım."
Kısa bir mola verdi. "Beni geri ittirdiğinde, panikledim. Bu delice yarışmayla işimin bittiğini düşünmüştüm ve kendimi bir anda Seçim'in ilk gününü tekrar yaşarken buldum, sadece bu kez seçeneklerim çok daha kısıtlıydı. Ve sadece bir hafta kala, tüm o erkekleri sırf seni gölgede bırakabilecek olanı bulabilmek için kullandım, daha fazlasını bana istettirebilecek birini bulabilmek için ve başarısız oldum. Umutsuzdum.
"Ve sonra Hyunjin yanıma geldi, öylesine alçak gönüllüydü ki sadece mutlu olduğumu görmek istiyordu ve bu özelliğini nasıl gözden kaçırdığımı merak ettim. Hoş biri olduğunu biliyordum ve çok çekici biri ama bunca zamandır onda bundan daha fazlası vardı.
"Gerçekten bakmadığımı düşündüm. Sen varken başka sebebim var mıydı?"
Kollarımı kavuşturdum, canımı yakan şeyden korunmaya çalışıyordum. Artık ortada hiçbir şey yoktu. Her şeyi yok etmiştim.
Zayıf bir ses tonuyla, "Onu seviyor musun?" diye sordum. Yüzünü görmek istemiyordum ama duraksadığı o uzun an, aralarında derin bir şeyler olduğunu anlamama yetmişti.
"Seninle aramızda olandan farklı bir şey. Daha sakin, belki daha dostane. Fakat her zaman orada. Hyunjin'e güvenebilirim ve sorgu suale gerek olmadan Hyunjin'in kendini bana adadığını biliyorum. Anlayabileceğin üzere, bu hayatındaki ufacık, tek güven kaynağı. Bu anlamda, benim için bir yenilik sunuyor."
Başımla onayladım, hâlâ göz temasından kaçınıyordum. Tek düşünebildiğim, ikimizden bahsederken geçmiş zaman eki kullandığı ve Hyunjin için sadece övgü dolu sözler söylediğiydi. Onun hakkında söyleyebileceğim kötü bir şey olmasını diledim, onu biraz aşağılara çekebilecek bir şey ama yoktu. Hyunjin bir beyefendiydi. En başından beri, her şeyi layıkıyla yapmıştı ve zaten Chanyeol'ün beni ondan üstün tutmasına şaşırmıştım. Chanyeol için mükemmeldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
꧁ELITE꧂
Teen Fiction꧁SELECTİON꧂kitabının devam serisidir. Birinci kitabı okumadan ikinci seriyi anlayamazsınız. "Babamdan gelen mektubu ellerimde tuttum. Jongin'in prens olamayacağımdan emin oluşu aklıma geldi. Halk oylamasında en sonuncu olduğumu hatırladım. Chanye...