•öğrenmek¹⁴

149 30 66
                                    

İnsanı yenilgiden ancak ölüm kurtarıyor,
Onu mahkûm eden de bu.

Kollarımın parıldamasına eşlik eden güneş ışınları aynı zamanda gözlerimi de kısmak istememe sebep oluyordu. Beklemeden gözlerimi kısarak kolum hâlâ havadayken döndüm kendi etrafımda. Bakışlarım bir an olsun saydamlaşmış derimden ayrılmıyordu. Her dönüşümde tenimin arkasında olan şeylere net bir şekilde bakabiliyordum; ağaçlar, boş bir alan, kayalıklar...

Kolumu indirip diğer elim ile boylu boyunca dokundum tüy yumuşaklığında. Sanki derim kendini yenilemişti ve ben bunu henüz öğreniyordum. Derime dokunurken bile yerdeki çimenleri görmemi sağladığı için bir nevi çimenlere dokunuyormuşum gibi hissettiriyordu.

Kazağımın sıyrılmış kumaşını indirdim ani bir kararla. Kumaşın ucunu parmak uçlarıma kadar çekiştirirken aklımda dolaşıp duran tilkiler zihnimi ele geçirmişlerdi bile çoktan.

"Bir şey demeyecek misin?"

Yalnızca yutkundum. Zira sözcüklerim birer ok gibi saplanmışlardı zihnimin en ücra köşelerine. Nitekim bir cevabım da yoktu zaten.

"Kaçmaya devam edersen asla bir cevaba ait olamazsın Lipsa."

"K-konuşmak istemiyorum."

"Neden, korkuyor musun?"

Korkuyor muydum? Kim bilir, belki. Ama asıl, delirmiş olma ihtimalim beni deli ediyordu işte. Belki de şu an herhangi bir hastanenin bilmem kaçıncı katında, rastgele verilmiş bir odada uzanırken; yapılmış iğne ve serumların etkisi ile düşünüyordum bütün bu olanları. Öyle değilse, mantıklı açıklamaları olabilir miydi ki?

"Nada puede existir solo, todo está relacionado con otra persona."

"N-ne, anlamıyorum?"

"Herakleitos'un bir sözü; 'Hiçbir şey tek başına varolamaz, her şey bir başkası ile ilişkilidir.' Cevaplar senin elinde, senin içinde Lipsa. Bulmana yardımcı ol."

Bu sözü bir yerden duyduğuma emindim fakat o an aklım o kadar dağınıktı ki sorgulamak istemedim. Yalnızca sustum ve bir an önce buradan gitmek için dua ettim Tanrı'ya.

"Ben onun sözcüsüyüm, bana söylemen yeterli. Sıkıldın mı?"

"Korkuyorum."

"Korkmamalısın, ben yanındayım. Buraya nasıl geldiğimizi merak etmiyor musun? Sorgula Lipsa, korkma."

Gözlerimi saniyeliğine kapatıp yüzüme vuran hafif rüzgarı daha çok hissetmeye çalıştım. Boğazımdaki kuruluk gün yüzüne çıkarken yutkunmak bile istemiyordum sesi kulaklarıma vurur diye. Alacağım cevaplardan mı korkuyordum, bu telaşım niyeydi?

"B-biz buraya nasıl geldik?"

"Senin sayende."

Başımı ellerimin arasına alıp hıçkırıklarımı yuttum art arda. Duymaktan deli gibi korkuyordum, ne duyacaktım da bedenim böylesine büyük tepkiler veriyordu?

"Anlat! Neler oluyor, hepsini anlat!"

Sesim benden habersiz olabildiğince yüksek çıkarken yanağımdaki yaşlar boynuma doğru yol alıyordu hızlıca. Hiç bilmediğim, hayal ettiğim, tuhaf bir yerde; bir cüce ile tartışıyordum ve üstüne üstlük derim birer folyo gibi saydamlaşmış, insanlığımı çürütmüştü.

"Gerçekten duymak istediğine emin misin?"

Yutkundum korkakça. Bedenimdeki zelzele zihnimi de ele geçirirken düşünmek bile birer zehirdi benim için. Zira artık kendimle bir başıma değildim, beni benden başkaları da duyuyordu.

SANRI +16 (Fantastik)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin