Geceleyin beklerken gelişini onun,
Yaşamım; pamuk ipliğine bağlı sanki.Birbirine vurulan kadehlerimizden çıkan sesler eşliğinde, yüzüme astığım maskem ile bakıyordum yüzüne. Onun yüzündeki de maske miydi bilemiyordum fakat eğer öyleyse gayet iyi taşıdığını kesinlikle bilmeliydi.
"Geçen sefer dağıttığımız an aklıma geldikçe gülüyor ve bir utançla doluyorum. Fakat yine de güzeldi işte, sence de öyle değil miydi?"
Elimdeki bardaktan bir yudum alarak yutkunduğum tad, boğazımı tahriş edercesine yavaşça yol alırken salladım başımı onaylarcasına. Gerçekten hiç konuşasım yoktu, sadece içseydik olmaz mıydı?
"Evet bence de öyle."
Benim gibi bir yudum almak yerine hızlı bir şekilde başına dikerek yüzünün buruşmasına sebep oldu. Eliyle saçlarını geriye tararken oflayarak vurdu koluma.
"Çok suskunsun, kısa cevaplar vermekten vazgeç artık."
Evet sarhoş olduğu çok belliydi. Çünkü Emma asla kendindeyken beni zorlamaz tam tersine içine doluşan utanç kırıntıları ile köşesinde büzüşür, anlatacağım ana dek sesini çıkarmazdı.
"Emma, yalnızca içsek olmaz mı?"
Gözleri üzerimde birkaç dakika duraksarken çattım kaşlarımı. Söylediğim şeyleri duymamış gibi öylece bana bakıyor, gözlerimizi kırpmama yarışına girmişiz gibi bir hâl sergiliyordu. Geçen dakikalar sonrasında ise omuz silkerek yeniden doldurmuş olduğu bardağa uzandı. Kısık bir nefes eşliğinde oflarken elimdeki bardağa baktım uzun uzun.
İki gün geçmişti. Alvis'in bana bir şey demeden çekip gittiği andan sonra geçen iki koca gün. Bilemiyordum, belki de ona en sonunda alışabilmiştim. İstemsizce ona güvenip gerçekten yardımcı olacağını sandığımdandı belki de hüznüm. Artık gelmeyeceğini düşünüyordum fakat inkar edemeyeceğim bir şey vardı ki bekliyordum onu içten içe.
Düşüncelerim içimde bir şeyleri darmadağın ederken birkaç yudum almak yerine Emma'yı taklit edercesine diktim başıma bardakta kalan tüm içeceği. Yutkunmakta dahi zorlandığım sıvı boğazımdaki hissini yeniden ortaya çıkarırken dudaklarımı yavaşça yaladım. Bu his ne kadar kötü de olsa seviyordum sanırım.
...
Geçen dakikalar yahut saatler sonrası hâlâ aynı yerde oturuyorduk. Zaman kavramını ikimiz de yitirmiş, yeni bir günü görmeyi unutmuşuz gibi kendi tekrarımızı yaşamaya devam ediyorduk. Havaya dek kaldırıp defalarca dokunduğumuz bardağa dolan sıvıyı ne kadar yutkunduk bilemiyorum. Fakat zihnim o kadar bulanıktı ki ansızın karşımda uyuklayan bir pozisyonda duran bu kızın simasını hatırlayamaz olmuştum.
Ayaklarım ve kollarımı gerinerek uzatmış tuhaf bir şekilde esnemeye başlamıştım. Gözlerimi açtığımda bakışlarım ayak parmaklarıma kaydı benden habersiz. Alvis'te böyle yapardı. Sahi, düşüncelerim bile benden uzaklaşarak şekilleniyorlardı. Durdurmalıydım.
Birkaç saniye gözlerimi kırpıştırarak etrafa baktım ve ayağa kalkma ihtiyacı duydum. Acilen tuvalete gitmeliydim zira dayanmam imkansızdı. Ayağa kalktığımda dönen başım beni yalpalatırken boğazıma dek yükselen kusmuk tadını yuttum hızlıca. Attığım her bir adımda iki katı geriye itiliyor gibiydim. Vücudum ne ara içkiye bu kadar direncini kaybetmişti anlamıyordum.
Binbir zorlukla gittiğim tuvalette gerekli ihtiyacımı giderip ayakta durabildiğim kadarıyla yıkadım ellerimi. Hala başım dönüyor ve attığım her adımda yalpalıyordum. Boğazımdaki kuruluk beni doğruca mutfağa ilerletirken aklımdan geçen düşünceleri tartamıyordum bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SANRI +16 (Fantastik)
FantasyEnsemde hissettiğim nefesle irkildim ansızın. Normal olmayan bir hızla artan kalp atışlarım boş bir ortamda yankı yapıyormuşcasına kulağımda uğulduyor, beni nefessiz bırakacak şekilde güçlü atıyordu. Yine aynı şey olmuştu, yine gelmişti. Zorlukla yu...