•his/sizlik⁷

230 35 129
                                    

Bir varlık biçim ve nitelik değiştirdi mi
O anda yok olur, biraz önce var olan.

Okuduğum bir kitapta, yazar; "insan kendi zihnine sığdıramadıklarını gerçeküstü diye adlandırır." fikrini savunuyordu. O gün düşünmüştüm, neydi zihnimize sığdıramadıklarımız? Neye gerçeküstü etiketini yapıştırırdık? Zombiler, uzaylılar, din, Tanrı, melekler ve evren..?

Neden zihnimize sığmazdı bu kavramlar, ne gibi güçleri vardı? Gerçeklikse asıl konu; varlıklarından emin olamadıkları gibi, var olmayışlarından nasıl emin olabilirlerdi ki?

Kitabı bitirdiğimde birçok düşüncemin değiştiğini fakat bunu kabullenemediğimi anımsıyorum şimdilerde, çünkü insan nasıl doğduysa öyle körü körüne ölmek ister. Değişimin dahi değiştiği bir evrende yaşarken, hiç değişmeyeceğini umarak devam eder hayat denen yoluna.

Gözlerime vuran güneş ışığını engellemek için perdeyi çeken annem sesli şekilde burnunu çekerken uzaklaştırdı beni düşüncelerimden. Hastanenin üçüncü katında herhangi bir odasında öylece uzanıyordum. Her şey çok tuhaftı, hissettiklerimse daha tuhaf. Bir şeyler yemek için durduğumuz pastane önünü hatırlıyorum, sonrasında dönerli kapıdan geçmek isterken bana çarpan çocuğu. Ayağımın sıkıştığını, annemin feryatlarını ve buna benzer çoğu şeyi de.

Ama asla tam anlamıyla o an ne hissettiğimi hatırlayamıyordum. Gözlerimi kapatıp içimden belki milyonuncu kez geçirdiğim cümleyi tekrarladım, o an gerçekten acı çekmemiş miydim?

Yaşanan çoğu şeyi gözlemlemek belki de kolaydı ama anlamlandırmak hayatımın belki de en zor süreçlerindendi.

Bu hastaneye gelene kadar tuhaflık sezilmemesi adına acı çeker gibi yaptığımda annemin artan gözyaşları gitmiyordu gözümün önünden. Fakat biliyordum ki acımıyor desem bana inanmayacaklardı, bütün yaşadıklarım karşısında kimse bana inanmayacaktı. Sıkıntılı bir nefes bıraktım dudaklarımın arasından, uyanmak istiyordum. Herhangi bir simülasyon içerisindeysem oyunu durdurmalılardı zira ben yolun sonunda kafayı yiyecektim.

"Ağrın hâlâ devam ediyor mu?"

Hayır dedim içimden, hayır anne; hiç ağrı hissetmedim ki devam etsin?

"Daha iyiyim anne, lütfen dakika başı sormaktan vazgeç."

"Senin için endişeleniyorum, sakinleştirici yapmalarını ister misin?"

"Anne, sence yeterince sakin değil miyim?"

Bu sefer oflayan kendisiydi, cevap vermedi. Dakikalar sonra açılan kapıdan önce doktor arkasından ise babam girmişti. Babamın yüz ifadesinin de annemden geride kalmadığı öteden dahi belli oluyordu. O sırada bacağıma dokunan doktorun yüzüme dikkatli baktığını gördüm, bir şey hissetmememe rağmen yüzümü buruşturup tepkisini ölçmeye çalıştım. Çatık kaşları eski halini alırken ağrı hissetmemi beklediğini anlamış oldum. Hissetmiyordum.

"Daha iyi misin Lipsa, ağrın arttı mı?"

"Hayır, yani evet. Ama dayanacak kadar, bu yüzden gayet iyiyim."

"Ağrı kesiciler şimdiye etkisini yitirmiş olmalı, eğer ki ağrın ilerleyen zamanlarda şiddetlenirse yazacağım ilaçları kullan. Etkisini hemen gösterecektir."

Cümlesini bitirdikten sonra kafasını sola çevirerek babamın yanında duran anneme bakarak konuşmaya devam etti;

"Eşinizle dışarıda da konuşmuştuk fakat size de belirtmek istedim. Dönerli kapının silikonları sayesinde olası bir facianın önünde durulmuş. Yalnızca ezilmeden kaynaklı doku zedelenmesi yaşanmış. Henüz çok yeni olduğu için ağrısı fazla olabilir, vereceğim ilaçlar iyi gelecektir. Bu sıralar dikkatli olmasına özen gösterin, hassasiyet çok önemli."

SANRI +16 (Fantastik)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin