•ayna¹⁸

116 29 86
                                    

Biliyor musun az az yaşıyorsun içimde
Oysaki seninle güzel olmak var
Örneğin rakı içiyoruz, içimize bir karanfil düşüyor gibi
Bir ağaç işliyor tıkır tıkır yanımızda
Midemdi, aklımdı; şu kadarcık kalıyor

Yumuşak saç tutamları parmaklarım arasından kayıp giderken gülümsedim. O kadar yumuşaklardı ki, bazen dokunmaya kıyamaz hâle geliyordum.

Emma, geçen günler boyunca okula gitmek haricinde hiç ayrılmamıştı yanımdan. Hastaneye gideli on gün olmuştu ve ben şu on günde, üç defa tekrar tekrar gitmiştim hastaneye. Fazlasıyla sıkı bir şekilde tedaviyi uyguluyorlardı. İçtiğim ilaçlar beni uykudan uykuya koştururken artık Ellie ile ilgilenecek vakit bile bulamayacak hâle gelmiştim.

Bütün bu olanlar yaşanırken Emma sanki bana taşınmış gibi yanımdan ayrılmıyor, çok önemli dersi varsa eğer okula gidiyor fakat çabucak geri dönüp dizlerimde uzanıyordu gün batana kadar.

Şu son on günde daha da duygusallaşmıştı ve her gün saçlarını okşamam için ufak şirinlikler yapıyordu. Biliyordum, son anımızın ne zaman olacağını bilmediğimizden; her anımızı sonmuş gibi yaşamamızı sağlıyordu.

Annemlere söylemek için fazlasıyla diretmişti fakat bu güç ve cesareti bulamamıştım henüz kendimde. İstersem eğer benimle onların yanına gidebileceğini yahut onları buraya çağırabileceğine kadar birçok çözüm önerisi sunmuştu. Fakat dediğim gibi, kalbimin atan hızı bunları kaldırmama henüz izin vermiyordu.

Dakikalar sonra okula gitmesi lazımdı fakat bundan bihaber gibi kıpırdamıyordu asla. Ben saçlarını okşamaya devam ederken derin bir nefes aldı sıkıntılı bir hâl ile. Saniyeler içinde bakışları beni bulurken gülümsedim. Gözlerinin anbean doluşuna şahit olurken çattım kaşlarımı. Beraber içtiğimiz o geceden sonra bir kez olsun dökmemişti yaşlarını önümde.

Saçları hâlâ parmak uçlarımın arasından kayarken, bozulmuş gülümsemi yeniden yerleştirdim yüzüme.

"Bir sorun mu var? Anlat bana."

Başını yavaş hareketlerle sağa sola sallarken yutkundu ve çevirdi bakışlarını benden. Elleriyle yerden destek alarak dizlerim üzerinden doğruldu ve ayağa kalktı. Hızlı hareketlerle gözlerini silip hoş bir gülümseme ile döndü bana. Bu hâliyle bir nefes dudaklarım arasından çıkarken, ne kadar zorlandığının bariz bir şekilde farkındaydım.

"Geç kalacağım, okula gitmeliyim."

Ben de ayağa kalkarken salladım başımı. Duvarda asılı saate değerken bakışlarım hızlıca oynattım dudaklarımı.

"Aslında ben de seninle gelsem iyi olur."

Soran bakışları ile bana bakarken güldüm burukça. Bu konuları konuşmak derin bir kuyuya atılmışım gibi hissettiriyordu.

"Okulu dondurmak için gerekli bilgileri edinmem lazım. Yeterli donanıma sahip insanlarla gelip konuşmam gerek."

Utana sıkıla söylediğim şeyler onun bakışlarını başka yere çevirmesini sağlarken kendime gelmem gerektiğini biliyordum. Her zaman neşeyi sağlayan o iken şimdi de ondan beklemek bencillik olurdu.

"Okula gitmekten nefret ediyordum gerçekten."

Gülüşlerim arasında kurduğum bu cümle onun yalnızca bir kez daha sesli nefes almasını sağlamıştı. Üstüne gitmeyip odama geçerek yeni kıyafetler çıkarttım dolaptan.

Üzerimdeki kıyafetleri çıkartıp kenara attım. Bugün hava güneşli olduğundan elbise giymek istemiştim. Giydiğim elbise ile açıkta kalan bacaklarıma bakarken aklıma gelen şeyle yutkunarak hızlı hareketlerle tekrardan çıkardım. Hava güneşliydi ve ben tenimi açığa çıkaramazdım. O saydamlığı gözler önüne sermek bir delinin yapacağı en büyük aptallık olarak nitelendirilirdi.

SANRI +16 (Fantastik)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin