Gregor Samsa; bir sabah içini sıkan bunaltıcı düşler gördüğü uykusundan uyandığında, kendini devasa bir böceğe dönüşmüş buldu.
Bazen herhangi bir kitap, film veyahut ufak bir inanış; hayatımızda çok şeyi değiştirebilir. Hepsinin içimizde yer edinmesinin birçok nedeni olabilir fakat genelinde kendi benliğimize olan rastlantımız yatar. Böyle kitaplara, filmlere ve hatta insanlara rast düşemedim. Neydi yaşamın kendisi? Hükmümüz onun üstünde geçiyor muydu yoksa asıl hükmü o mu üzerimizde uyguluyordu? Neye göre yaşıyorduk, bu yol nerede yitecekti?
Peki ya yürüdüğümüz yol bizim yolumuz muydu?
Kafamdaki düşünceleri susturmam ve bir an önce hazırlanıp evden çıkmam lazımdı. Fakat bir milim kıpırdamayıp tam tersine daha da gerindim ve yatakta boylu boyunca uzanmaya devam ettim. Yorgundum, yorgunluğumun herhangi bir anlamı yoktu. Her gün bu evden aynı saatte çıkıp aynı yerlere gitmekten ve daha sonrasında ise yapılan ufak tefek birkaç aktiviteden bile müthiş derecede sıkılmıştım.
Yavaşça yan dönerek komodin üzerindeki telefonu alarak saate baktım, yedi olmasına henüz biraz zaman vardı. Dün gece geç bir saatte uyumuş olmama rağmen beklediğimin aksine baya erken uyanmıştım. Sıkıntıyla oflayarak kalktım yataktan. Miniğimi uyandırmamak adına parmak uçlarımda yürüyerek banyoya gitmeye çalıştım. Çalıştım çünkü ufacık bir seste dahi uyanan bu yaramaz tabii ki benim parmak uçlarımın sesine dahi uyanacaktı.
Gözlerini yavaşça açıp olduğu yerde geriye doğru gerinerek yavaşça bana doğru yürümeye başladı. Yanıma ulaştığında kafasını bacaklarıma sürterek kısık sesle mırlamalarını bırakmıştı odaya. Kıkırdayarak, yere eğilip onu kucağıma aldım ve banyoya ilerlemek yerine mutfağa ilerleyip mamasını hazırladım. Onu mutfakta bırakıp banyodaki ufak işlerimi halletmeye koyuldum. Geri döndüğümde Ellie'nin mamasını yemek yerine gergin bir hâl ile yemek masasına doğru miyavladığını ve masanın ayak kısımlarına patilerini sürttüğünü gördüm.
"Ah, bebeğim. Buradayım ben. Neden bağırıyorsun, bir sorun mu var aşkım? Gel bakalım buraya." Sesimi duyar duymaz bana doğru yürüdü fakat miyavlamayı hâlâ bırakmıyordu. Kucağıma aldığımda az önce delicesine bağıran o değilmiş gibi öylece sinip uysallaşmıştı. Doğrusu son günlerde hiçbir şeyini yadırgamıyordum çünkü yaşı küçük olmasına rağmen kızgınlığa girecek gibi agresifti.
Ellie'nin birkaç agresiflikleri ve ayağıma dolanması dışında bir badire atlatmadan çıktım dışarıya. Bugün projemi teslim etmeli erkenden eve dönmeliydim, bu hafta bu proje için yeterince enerji harcamıştım.
Fakülteye vardığımda projemi verip hemen sonrasında eve gitmeyi umarken karşılaştığım arkadaşların ısrarı ile önce yemek yemeye daha sonrasında ise bir şeyler içmeye gitmiştik. Tatlı sohbetler eşliğinde otururken aklıma Ellie gelince kalkmam gerektiğini fark ettim. Birkaç özür eşliğinde bulunduğum mekandan çıktım hızlı adımlarla. Sarhoş değildim fakat kafamın yeterince hoş olduğunun farkındaydım. Bu durumu sevdiğimi asla inkar edemezdim. Yolda halihazırda bekleyen taksiyi gördüğümde rahat bir nefes verip adımlarımı oraya yönelttim.
...
Kapının anahtarlarını çantamdan çıkarmaya çalışırken içeriden bağırtı ile karışık miyavlama sesleri duyunca biraz daha seri hareket etmeye çalıştım. Sanırım Ellie gerçekten kızgınlığa girecekti ve benim onun yanında olmam, bu dönemi en iyi şekilde geçirmesi için birinden yardım almam lazımdı. İçeriye girince onu kitaplığımın önünde öylece masaya bakarak miyavladığını gördüm. Sanırım beni özlemişti, kucağıma alıp tüylerini öptüm minik minik.
"Kızım, çok mu özledin sen beni? Annen çok mu bekletti seni?" Her konuştuğum kelime sonrasında miyavlıyor kafasını boynuma sürtüp duruyordu. Yaptığı hareket karşısında gülümseyip yere bıraktım ve çalışma masama doğru ilerleyip çantamı masaya koydum. Ellie hâlâ miyavlıyor, kendini bacağıma sürtüp duruyordu. Hemen miniğime bir şeyler hazırlamak için mutfağa gitmeliydim, belli ki beni beklerken fazlasıyla acıkmış olmalıydı.
Odadan çıkmak üzereyken attığım ikinci adımda tüm vücudumu saran bir titreme ile olduğum yerde kilitlendim. Bedenim bir yay gibi gerilirken kalp atışlarım tüm zihnimin içinde yankılanmaya başladı. Kulaklarımdaki gitgide artan uğuldamalar dış ortamdaki tüm sesleri silikleştirmişti. Birden sıklaşarak ağırlaşan nefesim bana yük olmaya başladı. Sanki vücudum birer kalın iple bağlanmış sonrasında ise elektrikle dolu havuza atılmıştım. Hafifçe yere eğildim ve dizlerimi tuttum. Yaşadığım titreme belki beş saniye bile sürmemişti fakat dizlerimdeki sızı bu olan şeyin beş saniyeden fazla sürse ölecekmişim gibi hissettirmesine en büyük kanıttı. Titreyen parmaklarımla sol göğsümü tuttum ve dairesel hareketlerle ovalamaya başladım. Nefesim yavaşça düzene giriyor, dizlerimdeki sızı yavaşça yerini uyuşukluğa bırakıyordu.
Hafifçe doğruldum, Ellie'nin sesleri şimdi daha da netleşiyordu. Muhtemelen benim az önceki ani kasılmamdan dolayı korkmuş olduğu için miyavlamaları artmıştı. Dolan gözlerimi kırpıştırarak sola dönüp Ellie'yi almaktı asıl amacım.
Ama onu öylece arkama bakarak hırçın bir şekilde miyavladığını görünce olduğum yerde çivilendim.
Ne Ellie'yi almaya cesaret edebildim ne de arkama dönüp bakmaya.
°°°°°°√
Merhabaaaa, nasılsınız?
Öncelikle söylemek istiyorum ki, bu kurgumdaki her şeyi bizzat kendi açımdan şekillendirdim. Yeri geldiğinde açıklama yapacağım zaten fakat kurgum için yaptığım araştırmalarla öğrendiğim bilgiler beni açıkçası çok heyecanlandırdı ve bu bilgilerin üzerine kendim de bir şeyler ekleyerek size ütopik bir gerçeklik sunmak istedim.
Ufak bir bölüm, bir nevi tanışma diyebiliriz.
Ben çok memnun oldum.Umarım hayal dünyamda beraber yürüyebiliriz.
Güzel günlere.'•zihniminucunda
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SANRI +16 (Fantastik)
FantasiEnsemde hissettiğim nefesle irkildim ansızın. Normal olmayan bir hızla artan kalp atışlarım boş bir ortamda yankı yapıyormuşcasına kulağımda uğulduyor, beni nefessiz bırakacak şekilde güçlü atıyordu. Yine aynı şey olmuştu, yine gelmişti. Zorlukla yu...