Her şey değişir ama hiçbir şey yok olmaz.
Uyandığımdan beri yaptığım gibi hâlâ kapıya bakıyordum, yani tam olarak 38 dakikadır. Kalbim arkasından onu kovalayan varmış gibi bir hızla göğüs kafesimi delmeye devam ediyordu. Ayağa kalkıp kapıyı açıp da evi kontrol etmek bana çok uçuk bir cesaret gösterisi gibi görünüyordu.
Oysaki dün gece onunla konuşmuş, sohbet etmiş ve hatta ona meyve suyu dahi içebileceğini söylemiştim. O anki cesaretimi nasıl elde etmiştim, şu an düşününce aklım almıyordu.
Bir an düşündüm, ya dün gece hiç yaşanmadıysa? Ya hepsi birer rüyaysa ve ben yalnızca gerçekten yaşandığını düşünüp buna kendimi inandırmışsam?
Bir nefes bıraktım dudaklarımın arasından. Kalkmalıydım, bütün bu yaşananlar birer deli saçmasıydı. Bütün bu olanlar hiç yaşanmamıştı, delirdiğimi kabullenemezdim.
Ayağa kalkarak yatağın solunda duran terlikleri giydim. Ellie masanın hemen altında çantamın ipleriyle oynuyordu. Direkt kapıya doğru yürüdüm. Kapıyı açmaya çalıştığımda kilitli olduğunu fark ettim. Dudaklarımdan kısık sesle bir küfür çıkarken ellerimin titreyişini umursamayarak yavaşça açtım kilidi. Kapının kulbunu indirirken tek düşündüğüm görebileceğim herhangi bir şeye karşın dış kapıya koşma süremin ne kadar olacağıydı.
Kapının gıcırtı sesiyle ayağa kalkan Ellie bana doğru yürümeye başladı, gelirken beni almadan mı kaçmayı düşünüyorsun? der gibi miyavlıyordu. Bu düşüncem ile yüzümü buruşturdum, gerçekten kafayı yiyordum.
Odadan yavaş adımlarla çıkarken evin içini dinlemeye çalışıyordum. Hiçbir ses yoktu. Önce salona ilerleyip içeriye göz gezdirdim, dün uzandığım koltuk hâlâ kalktığım zamanki gibi bozulmuş hâlindeydi.
Tüm cesaretimi toplayıp mutfağa doğru yürümeye başladım. İçimden, dün yaşananların hepsini beynimin oynadığı birer oyun olarak adlandırıyordum. Kendimi sakinleştirmek için bu tarz sebepler öne koyuyor, korkumun yersiz olduğunu kendime ispatlamaya çalışıyordum.
Mutfak kapısının önüne geldiğim vakit içimden buz gibi sular aktı sanki. Midemdeki yanma hissi ile artan korkum bir adım daha atmamı yeterince zorluyordu. Ellie'nin artan miyavlamaları bile birer uğuldamaydı artık kulaklarımda.
İçeriye adım atmadan kafamı öne eğerek içeriye bakmaya çalıştım, görünürde ne bir ses vardı ne de bir başkası. Gelen rahatlama ile bir adım daha attım, daha sonra bir tane daha. Bakış açım genişledikçe görünen boşluk içimdeki korkuyu milim milim azaltıyor, rahatlayışımı arttırıyordu.
Mutfak masasının önüne geldiğimde sandalyeye oturmadan dizlerimin üzerinde çöktüm. Mutfak masasının alt kısmına baktım korkak bir yavaşlıkta. Hiçbir şey bulamadığımda, dizlerimin üzerinde emekleyerek dolapların altına bakmaya başladım. Yoktu, gitmişti. Tabi dün gece gerçekten geldiyse.
Derin bir nefes alarak kalktım ayağa. Kendime bir bardak su doldurup sandalyeye oturdum hızlıca. Elimde tuttuğum bardağın titreyişinden dolayı dalgalanan suya baktım uzun uzun.
Ne düşünmeliydim, gerçekten gitmiş miydi? Üstelik ona yalnızca ben git dediğim için? Yahut dün olanlar hiç yaşanmamıştı, ben koltuktan uyanıp ayağa kalktığımda uykulu bir hâlde odaya gitmiş ve uyuma süreci boyunca bütün bu olanları kurgulamıştım?
Gerçek olan hangisiydi? Neye inanmalıydım?Aklıma gelen fikirle hemen ayağa kalkıp odama doğru yürüdüm. Odaya geldiğimde çalışma masamın üzerinde duran laptobu alıp açtım hızlıca. Beklemeden direkt arama sekmesine tıkladım. Arama kısmına Cüce Alvis kimdir? yazarak sonuçların ekrana çıkmasını bekledim. Ekranda çıkan en üstteki bilgiye tıklayarak göz ucuyla okumaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SANRI +16 (Fantastik)
FantasiEnsemde hissettiğim nefesle irkildim ansızın. Normal olmayan bir hızla artan kalp atışlarım boş bir ortamda yankı yapıyormuşcasına kulağımda uğulduyor, beni nefessiz bırakacak şekilde güçlü atıyordu. Yine aynı şey olmuştu, yine gelmişti. Zorlukla yu...