8) Sarmaşık İzleri ⚖️

889 66 43
                                    

Keyifli okumalar dilerim ♡‿♡

Yeni kapağımız nasıl ? :)

••••••••••

İnsanın sabretmek zorunda bırakıldığı, bağırması gerektiği yerde susturulması özgürlüğüne vurulan ağır prangalardır. İnsanı boğar ve yavaş yavaş tüketir.

Elif Görkem gibi özgür ruhlu insanlarsa kesinlikle buna tahammül edemezdi, şimdi de olduğu gibi. Dilek'in evine yeni girmişti ki, girdiği anda sesini duyduğu kişiyle geri dönmek istedi. Ama verdiği tepki tek kaşını kaldırarak Dilek'e bakmak oldu.

Dostunun yüzündeki mahcup ifadenin ardından kısık sesli fısıltısını duydu.

"Kusura bakma, çat kapı geldi."

Dilek, Elif Görkemin dayatmalardan hoşlanmadığını iyi bilirdi. İstemediği veya sevmediği bir şey ya da durum ona dayatıldığında, pençelerini çıkarmış bir kara panter kadar acımasız hallerini ise daha iyi bilirdi !

Lakin Elif Görkem, bu seferlik Dilek'i zor durumda bırakmamak adına sessiz kaldı. Elindeki tatlı poşetini Dilek'e verip yavaşça ayakkabılarını çıkardı ve her zaman giydiği ev terliklerini giydi. Ardından ayakkabılarını ve çantasını kapının yanında duran vestiyere koydu.

"Ben bir ellerimi yıkayayım" diyerek tuvalete gidip ellerini iki defa yıkadı.

Normalde de dışardan gelince ellerini yıkardı. Ama Melek'in doğumu hastanede gerçekleşmediği için doktorlar bir süre olası enfeksiyonlara karşı daha dikkatli olmaları konusunda uyarmıştı. Bu yüzden daha dikkatli davranıyordu.

İşi bitince tuvaletten çıktı ve koridorda onu bekleyen Dilek'in önünden geçerek salona yöneldi. Arkasından Dilek'in dua ettiğini duysa da aldırmadı.

Salona girer girmez annesinin ve Dilek'in komşusu Sude'nin sohbeti sonlanmıştı. Sude, o her zaman ki küçümser bakışlarıyla süzüyordu kendini.

Elif Görkem, hiç hoşlanmazdı Sude'den. Konuşmasını bilmez, patavatsızın tekiydi. Dilek de bunu bilir ve karşı karşıya gelmemeleri için genelde önlemini alırdı. Ama Dilek'in de dediği gibi Sude yine saygısız davranıp çat kapı gelmişti.

Herkese baş selamı verip konuşmadan tekli koltukla, annesi ve ablasının oturduğu üçlü koltuk arasında duran beşiğe yöneldi. Küçük yiyeni beşiğinde mışıl mışıl uyuyordu. Kundağına takılan altınları görünceyse başını iki yana sallamadan edemedi. Kuyumcuya çevirmişlerdi küçücük bebeği.

Annesiyle sabah konuşurken altın takma meselesi geçmişti aralarında ama Elif Görkem, 'anlamam ben o işlerden, sen hallet anne' diyerek yırtmıştı adet işlerinden. Bu seferlik garip gelenekleri görmezden gelerek delicesine özlediği yiyenine odaklandı. İşlerinden fırsat buldukça, gün içinde beş dakika da olsa uğruyor, yiyenini görüp gidiyordu. Öyle tatlıydı ki görmeden edemiyordu. Biraz görmese burnunda tütüyordu kokusu. Yiyenini rahatsız etmemek adına işaret parmağının tersiyle yanağını okşayıp annesi ve ablasının yanındaki yerini aldı.

"Ay insan bir hoş geldin der kız" dedi Sude ve yüzünü memnuniyetsizce buruşturdu. "Ne yabani şeysin sen öyle."

Elif Görkem, tek kaşını bu sefer oldukça ciddi bir yüz ifadesiyle kaldırmıştı. Dakikasında patavatsız konuşmalarına başlamıştı ama Elif Görkem, onun gibisini çok görmüştü.

"Belki de hoş gelmemişsindir Sude, ondan hoş geldin dememişimdir !"

Elif Görkem, lafını yeni bitirmişti ki yanında oturan annesinin belini küçük bir çimdik atması bir oldu. Asla değişmez ve artık bir gelenek olan anne uyarısıydı bu. Ama Elif Görkem buna tepki bile göstermemişti.

SARMAŞIK İZLERİ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin