Garip. Hem de fazlasıyla.
Tanışmamızdaki garip olan şey çok normal olması ve istemeden Olivia ile yakın biri haline gelmem. Kısaca, Olivia ile arkadaş olduk.
Olivia'nın deyimiyle, artık kankayız.Benim onunla arkadaş olmamam lazımdı. Böyle olmamalıydı. Benim vicdanım bu kadar rahat olmamalıydı.
Tanışmamalıydık.
İlk geldiklerinde, salondaki koltuklara oturduğumuzda neredeyse kulaklarımızı delecek bir sessizlik odaya hakimdi. Ross, sessizliğin hakimini kendi eline alınca olan oldu. Bizi tanıştırdı ve inanamazsınız, Olivia çok iyi bir kız. Yani, herkesin arkadaş olmak isteyeceği bir kız. Ama ben n'apıyorum? Onu en çok üzecek davranışı sergiliyorum. Ben, bunu ona yapamam. Bunu yapacak kadar duygusuz değilim ama Ross'a aşığım.
Ben, onun gözünde şu an en iyi arkadaşlarından biriyim ama yaptığımı öğrenirse eğer, onun için sevgilisinin kendisini, en yakın arkadaşıyla beraber aldattığı pislik biri olacağım. Ve bunu ne kadar Ross'la beraber olmak için yaptıysam da, bir o kadar da onu üzmek istemiyorum. Bunu hakedecek bir kız değil. Hiç değil.
Ama Ross, sadece benim. Bizi kimse, özellikle de Olivia öğrenmeyecek. Biz sadece birbirimiz için olacağız. Başka kimse olmayacak. Bir daha... Asla.
Olivia ile çok takılmaya başladık. Bu yüzden de Ross ile çok görüşemiyoruz. Ama sorun değil. Sanırım.
Ve bugün büyük gün. Yeni bir yıla gireceğimiz gün.
Olivia ailesiyle birlikte şehir dışında kutlayacakmış. Arnaldo ise buradaki diğer arkadaşlarıyla kutlayacak. Annemle babamdan rica ettim, onlar da evde kutlamayacaklar. Vanessa, zaten sürekli arkadaşlarıyla kutluyor. Bu da demekki... Bugün Ross'la beraber olabileceğiz.
Evin süsleri zaten hazırdı. Ben de salondaki masanın üstünü süsledim. Yemek yaptım. Ross, yarım saat içinde geleceğini söylemişti. Hemen gittim ve kırmızı elbisemi giydim. Saçlarımı saldım. Maşa ile yapılan doğal lülelere benzeyen saçlarım eminim ki çok hoş duruyordu. Kırmızı bir ruj sürdüm, gözlerime rimel çektim. İşte... hazırım.
Baktım saate. Ross'un geleceğini söylediği saate çok az kalmış. Gittim masadaki mumu yaktım. Beklemeye başladım...
En az yarım saat geçti ama hâlâ Ross gelmedi. İşi vardır, gecikmiştir diye kendimi teselli ediyorum ama işe yaramıyor. Hadi ama, gelmelisin.
...
Hiç abartmıyorum, bir buçuk saat geçti. Hayır, bir insan geç kalır anlarım ama bu kadar geç kalamaz herhalde?En sonunda dayanamadım, Ross'u aradım.
Çalıyor... Çalıyor... Ardından o nefret ettiğim cevap yok sesi.
Tekrar. Yılma.
Çalıyor... Çalıyor... Cevap yok.
Şimdi sakinleş ve bunu beş kez tekrar et.
...Cevap yok.
...Cevap yok.
...Cevap yok.
...Cevap yok.
...Cevap yok.Bunun olacağını tahmin etmeliydim. Madem gelmeyecektin, haber verseydin. Bu kadar zahmete girmeseydim. Beni üzmeseydin.
Kendimi şu an aldatılmış gibi hissediyorum.Kalbimin üstüne yine bir yumru yerleştirilmişti ki kapı çaldı.
Bir umut, Ross olabilir diye kapıya koştum. Açtığımda ise kapıda Arnaldo vardı.Gözleriyle beni süzdükten sonra,
"İçeri girebilirim, değil mi? Sanırım yanında Ross var?" dedi. Kafamı olumsuz anlamında iki yana salladıktan sonra içeri girip bana baktı."Peki, iyi misin?" diye sordu. Ona da olumsuz bir şekilde kafa salladıktan sonra bana sarıldı.
"Gelmedi." diye mırıldandım. "Gelecekti ama gelmedi. Arıyorum, cevap vermiyor. Galiba... ekildim."
![](https://img.wattpad.com/cover/17126131-288-k714666.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RAURA-LOVE STORY (TÜRKÇE) (MC_smiler)
Fanfiction(BİR RAURA HİKAYESİDİR.) İyi bir tanışma olmasa da tanıştılar. Ama o kavga ile başlayan iletişimin aşka bürüneceğini bilmiyorlardı. Bazı şeylerden habersizlerdi ama birbirlerine hep âşıktılar. Aralarına çok kişi girdi. Onları rahatsız etti. Hatta b...