Mert bey'den
Adam Aleyna'nın beline elini koydu. Sinirli sinirli onlara bakarken bende peşlerinden gidiyordum. Tuttuğum adamlar odanın etrafını sarmış bir şekilde bekliyorduk. Ben ise kulağımı kapıya doğru koyarak aleynanın sesini duymaya çalışıyordum. Bir süre içeriden hiç ses gelmedi. Bu beni giderek geriyor ve sinirlendiriyirdu. İçeriden yüksek bir ses duyunca direk içeri daldım. Gözlerim Aleyna'yı arıyordu. Etrafa göz atarken perdenin arkasından biri duvara fırladı. Bu o adamdı hemen oraya doğru koştum. Adam tekrar kendime gelip ayağa kalktı tam ben gelmiştim ki Aleyna etrafında dönerek onun kafasına tekme atmıştı. Adam baygın bir şekilde yere düştü. O anda perde açıldı ve perdenin arkasındaki Aleyna'yı gördüm. Onu görmem ile içim çok rahatlamıştı. İşte benim kızım.
Aleyna'dan
Mert bey çok endişelenmiş gözüküyordu. Koşarak yanıma geldi.
Mert bey: iyi misin?
Ben: iyiyim bir şey olmadı. Bu arada bir şey buldum.
Ben konuşarak yürürken Mert bey birden bire kolumu tutarak beni kendine doğru çekti. Bana yaklaşarak ceketini çıkarmaya başladı. Şu an hem bulunduğumuz örten hemde giydiğim kıyafet onun hareketlerini yanlış anlamama yeterdi. Ceketini tamamen çıkarmıştı. Kafasını bana yaklaştırmaya devam ediyordu. Aramızda sadece 5 santim vardı. Elini belime attı ve ceketini doladı. Ceketini belime bağlandıktan sonra benden uzaklaşıp yürümeye devam etti. Aahh neden böyle yapıyor. Kalbim çok hızlı atıyor. Sakin ol Aleyna, sakin. Derin bir nefes aldıktan sonra Mert Bey'in peşinden gitmeye başladım.
Mert bey: seni dinliyorum.
Ben: ne?
Mert bey: bir şey bulduğunu söyledin.
Ben: aaa doğru ıımm İlayda hanımın başka bir evi varmış. Haftada bir gidiyormuş ama her gün korumalar ile korunuyormuş.
Mert bey: peki nerede?
Ben çantamdan çıkarttığım kağıdı Mert beye gösterip.
Ben: burada.
Mert bey: güzel artık buradan çıkalım.
Dedi ve elimi tutup beni kalabalığın içine doğru çekti. Mert bey kolumu tutup beni sürüklemeye baya alıştı gibi ama bu sefer kolumu değil elimi tutyor. Peki bu neden beni mutlu ediyor?
Diğer gün Mert bey ile eve girme planları yapıyorduk.
Ben: bir fikrim var. Şimdi ben hala İlayda hanımın asistani olduğuma göre o eve girebilme iznim olması gerekir.
Mert bey: ama oradaki adamlar büyük ihtimalle seni İlayda hanıma haber verirler.
Ben: bir kaç saatlik İlayda hanımı oyalayıp telefona bakmasını engelleyecek biri lazım.
Benim bakışlarımı fark eden Mert bey benim yüzüme bakıp konuştu.
Mert bey: sanarım bu ben oluyorum.
Ben: aynen
Mert bey: peki adamlar İlayda'ya ulaşamayınca seni yine içeri almazlarsa.
Ben: bunun için İlayda hanımın ses kaydı gerekiyor. Onu ben hallede bilirim. Sadece bir kaç gün ve İlayda hanımın seslerini birleştiren birine ihtiyacımız var.
Mert bey: bana bakışından anladığım üzere bir hakcer bulmalıyım.
Ben: aynen sonra ben içeri girdiğimde kanıt aramaya başlayacağım eğer İlayda hanım bu evi gizli tutyorsa orada kesinlikle birşeyler buluruz. Ben içeriden küçük bir kanıtı alıp polise vereceğim ve polis evi aramaya gidince İlayda hanım bu işten sıyrılmayacak. Sorunuz varmı?
Mert bey: evet bunu neden sen yapıyorsun?
Ben: ıımm çünkü İlayda hanımın asistani benim.
Mert bey: eğer ses kaydını ele geçirirsek asistanı olman yada olamaman fark etmez.
Ben: ne demek istiyorsunuz?
Mert bey: eğer yakalanırsan İlayda seni öldürür çünkü onun asistanısın. Ama eğer ben yakalanırsam beni öldüremez çünkü ben onun kardeşiyim.
Ben: o babasını öldürmeye çalıştı. Bence sizi de çok rahat bir şekilde öldürebilir.
Mert bey: ne söylemeye çalıştığımı anladığını varsayıyorum!
Ben: hayır anlamdım!
Gereksiz yere sesimizi yükseltiyorduk. Aramızda ciddi bir kavga başlıyor gibiydi. O da oturduğu yerden kalkmış ve bana doğru gelmişti. İkimizde çok sinirliydik.
Mert bey: ne zaman anladın ki!?
Ben kavgayı bitirip oradan uzaklaşmaya çalıştım. Eğer ciddi bir şekilde kavga ediyorsam her zaman bunu yaparım. Ben gitmeye çalışınca beni kendine doğru çekip beni öpmeye çalıştı. Ben o an refleks olarak onu geriye doğru ittim. O da affallamiş bir şekilde bir adım geriye gitti. Ben hala olan biteni düşünürken bana yine bir adım yaklaştı. Kaskatı kesilmiştim hiç bir şey yapamıyordum. Bana yavaş yavaş yaklaşmaya ve yeniden denemeye çalıştı. Ellerini boynuma koydu. Beynim ne kadar karşı çıkmaya çalışsa da bedenim kıpırdamıyordu. Sanarım kalbimi dinlediğim yegane anlardan biriydi. Bana yaklaşmaya devam ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişin Kalıntıları
Action" geçmiş aslında geçmezmiş efendim. hep bir köşede yerinden çıkmak için geceyi beklermiş" Oğuz Atay "en kötü düşman kim olduğunu bilmediğin düşmandır" bu sözü bana bir arkadaşım söylemişti. bence en kötü düşman yanında olduğunu bildiğin ama hiç bir...