Dizlerimin üstüne çöküp ağlamaya başladım. Hiç tutmadığım annemin yasını o gün tutmaya başladım. Yıllarca nefret ettiğim annem benim hayatımı kurtarmaya çalışırken ölmüştü. Üstelik annemin bana en son söylediği şeyi bile hatırlamıyordum. Aklımda bir sürü soru vardı " annem bana ne dedi, o adamlar bizi neden öldürmeye çalıştı, şimdi ne olacak". Yavaşça ayağa kalktım ve uçurumun kenarına yaklaştım. Annemle atladığımız nehre bakıyordum. Ne kadar da yüksekti acaba tekrar atlasam ne olurdu ? Ölür müydüm yoksa yine hafızamı mı kaybederdim? Nefes almak neden bu kadar zordu? Nehre baktıkça içinde boğuluyordum. Belki de bakış açısı değiştirmeliydim. Başımı kaldırdım ve ağlamayı bıraktım. Bulutlara bakarak derin bir nefes aldım. Bu tuhaftı sanki birden bire tüm duygularım ortadan kaybolmuştu. Gözlerimi bulutlardan alıp yaşadığım kasabaya baktım. Kendime ne kadar da güzel bir hayat kurmuştum. Kasaba, arabalar, insanlar ne kadar da küçüktü. Peki 10 yıl önce yaşadığım bu korkunç şeyleri tekrar unutabilir miydim? Evet, unutucaktım. Her şeyi unutup bu kendime oluşturduğum küçük ve masum, toz pembe hayatıma geri dönecektim. Arkamı döndüm ve tüm olanları tekrar hayal ettim.
- Özür dilerim anne, bunlarla yüzleşebilecek kadar güçlü değilim.
Yavaş yavaş dağdan inmeye başladım. Kendimi çok kötü hissediyordum. Dağdan indiğimde direk kimsesizler mezarlığına gittim. Annem buralarda bir yerlerdeydi. Tüm mezarlara baktım ve yakınlardaki bir ağaca yaslanıp izlemeye başladım. Hiç birşey düşünemiyordum, kafam bomboştu. Hava kararmaya başlamıştı artık eve gitmem gerekiyordu. Ayağa kalktım ve " hoşçakal anne" dedim. Giderken aklımdaki tek düşünce " unutabilirim, bir kere yaptım yine yapabilirim" . Eve gittim ve bir günlük aldım ve en başında beri her şeyi yazmaya başladım.
Sabah yine nefes nefese uyandım. Yine aynı kâbus. Biraz doğruldum ve çalışma masasında olduğumu fark ettim. Dün gece günlük yazarken uyuya kalmıştım. Yine ağlıyordum, bir insan rüyasında aglayabilir mi ? Derin bir nefes aldım ve göz yaşlarını sildim. Yarım saat sonra yarı zamanlı işim başlıyordu. Kendime gelmem biraz zaman alıcaktı.
İşten sonra eve geldiğimde arkadaşlarımın bana mesaj attığını fark ettim.
-Bir kaç gündür tuhaf davranıyorsun işin bittiğinde senin evine gelicez-
Mesajı okuduktan sonra başımı kaldırıp eve baktım. Aaaahhhhh her şey her yerdeydi arkadaşlarım birazdan burda olurdu. Elimi çabuk tutmalıydım.
Arkadaşlarım geldiğinde etraf biraz daha toplu gözüküyordu.Arkadaşım: Söyle bakalım bizden ne saklıyorsun. Müdürün düğününde daha gelin çiçeği atmadan önce öylece gittin. Seni ne zaman arasak hep bir işin oluyo. Telefonları yüzümüze kapatıp hiç aramıyorsun, mesajlarda birkaç kelimeden fazla yazmıyorsun.
Bize dürüst ol sevgilin mi var?Ben öylece onlara baktım ve gülmeye başladım. Sanarım gerçekten çok iyi dostlarım var. Peki onlara gerçeği söylemeli miydim? Hayır, unutmam gerek. Unutucam...
Ben: bu günlerde biraz başım ağrıyor bu yüzden çok konuşasım olmuyor. Bu arada eğer bir gün sevgilim olursa ilk size söyleyeceğime söz vermiştim. Yani hala sevgilim yok.
Arkadaşım: yemedim ama doymuş gibi yapıcam.
Diğer arkadaşım: başın hala ağrıyor mu ?
Ben: hayır artık ağrımıyor
Arkadaşım: o zaman hadi sinemaya gidip aramıza tekrar dönmeni kutlayalım.
Ben: olur o zaman mısırlar benden
Arkadaşım: biletler benden
Diğer arkadaşım: kolalar benden
Sinamaya girip yerlerimize oturduk. Film başlamak üzereydi, her yer karardı. İlk sahne birkaç çocuğun oyun oynadığı sahneydi. Bana tuhaf şeyler oluyordu. Başım yine ağrımaya başlamıştı. Yine tuhaf görüntüler geliyordu. Arkadaşlarıma tuvalete gidiyorum diyerek gittim. Tuvalete vardığımda gözlerimi kapattım ve gördüğüm şeyleri anlamaya çalıştım
-Büyük bir bahçedeydim, kenarlarda ağaçlar vardı. Ağaçların yanlarında dikili çiçekler. Dizlerinin üzerinde çiçeklere bakan bir kız çocuğu vardı. Ona yaklaştım ve "benimle oynarmısın" dedim. Sonra o bana döndü. Sarı uzun saçları ve saçına taktığı siyah bir taç vardı. Benden bir kaç yaş büyük gibi duruyordu. yavaşça ayağa kalktı. Siyah elbisesi ve siyah ayakkabılarıyla cenazeden geliyormuş gibi duruyordu. Bana "buradan hemen git annem seni görürse seni öldürür, defol" dedi. Onun baktığı çiçeklere baktım . Çiçeklerin tüm yapraklarını koparmıştı. Sonra bana yaklaşıp beni itti "defol dedim" dedi. Ben yere düşmüştüm. Yerden kalkıp kaçmaya başladım-
Bu neydi, yine mi bir anı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişin Kalıntıları
Acción" geçmiş aslında geçmezmiş efendim. hep bir köşede yerinden çıkmak için geceyi beklermiş" Oğuz Atay "en kötü düşman kim olduğunu bilmediğin düşmandır" bu sözü bana bir arkadaşım söylemişti. bence en kötü düşman yanında olduğunu bildiğin ama hiç bir...