09

778 148 77
                                    

Üşüdüğümü hissettiğimde kollarımı bedenime sararak yaslandığım yerden doğruldum. Gözlerimi açtığımda otobüsün içinde olduğumu fark ettim. Otobüsün içi buz gibiydi.

Bedenime sardığım kollarımı serbest bırakıp başımı yasladığım yerden kaldırdığımda saçma bir görüntü bana kucak açmıştı.

Yanımda Uygar vardı.

Ve ben sanırım onun omzunda uyumuştum.

Tamam. Bu bir kabustu. Şimdi üçe kadar sayacaktım ve uyanacaktım.

Gözlerimi kapattım. "Bir," dedim kısık bir sesle. "İki, üç." Gözlerimi açtığımda hâlâ aynı yerdeydim ve yanımda Uygar vardı. Bana sırıtarak bakıyordu.

Kafamı omzundan çektiğimde yüzündeki sırıtışa şahit olmamak için gözlerimi sımsıkı kapattım ve geriye doğru çekildim.

"Ben," diye mırıldandığımda ne diyeceğimi bilmiyordum.

Kollarını birbirine kavuşturdu. "Evet," dedi sırıtarak. "Sen. Dinliyorum açıklamanı."

Dudaklarımı birbirine bastırarak nasıl bir açıklama yapacağımı düşündüm. Aklıma mantıklı hiçbir sebep gelmiyordu.

Kaşlarımı kaldırdım. Sevimli olduğuna inandığım bir gülümsemeyle "Uyuyakalmışım," dedim. "Kusura bakma."

Omzunu işaret ederek "Burada mı?" Diye sordu.

"Evet." Aşırı iyi ve mantıklı cevaptı kesinlikle.

Derin bir nefes aldı ve önüne döndü. Yana çekilip aramıza mesafe koydum. Ne ara yanıma oturmuştu?

Kafamı tekrar sağa çevirdiğimde camdan dışarıya bakıyordu. Siyah saçları beyaz teniyle tezat olsa da ona yakışıyordu. Sivri çenesi, biçimli dudakları ve belirgin elmacık kemikleriyle daha da öne çıkmıştı.

Bir dakika.

Yüzünün, kaşının, gözünün biçiminden bana neydi ki? Beni insanlığı ilgilendiriyordu fakat gözlemlediğim kadarıyla ilgilendiğim terim onda pek bulunmuyordu.

Babaannem olsaydı 'Önyargılı olma, kızım. Herkesin kabuğunu görebilirsin ama içinin çürük mü sağlıklı mı olduğunu bilemezsin.' derdi. Babaannem insanları meyvelere benzetirdi. Ama ben insanları hiçbir şeye benzetemiyordum. Canımı yakacak, uykularımı kaçıracak kadar büyük bir kötülüğe uğramasam da uğrayan insanlarla karşılaşmıştım. Onlar da insanları canavarlara benzetiyordu. Bu da aynı babaannemin yaklaşımı gibi yanlıştı. Canavarlar yoktu ama insanlar vardı. Kötü insanlar canavar olamayacak kadar korkutucu ve gerçekti.

Bu düşünceyi kafamdan attım ve bakışlarımı tekrar kemikli yüzüne çevirdim. "Benim yanımda Selin oturuyordu. Ben uyurgezer olmadığıma göre sen benim yanıma oturmuş olmalısın." Dediğimde yeşil gözlerini gözlerime çevirmişti. "Sen neden yanıma oturdun?"

Gözlerini devirdiğinde her zamanki yapmacık gözüküyordu. "Keyfimden oturmadım." Eliyle otobüsteki başka bir tarafı işaret etti. "Semih'le oturuyordum ama Selin arkadaşın Semih'le oturmak istediğini söyledi. Otobüste başka yer olmadığı için buraya oturmak zorunda kaldım."

Kaşlarımı çatarak arkama döndüm. Semih ve Selin birbirinin kulağına eğilip bir şeyler fısıldıyor, sonra da gülüyorlardı.

"Her neyse," dediğinde bir ayağını bacağının üzerine yaslayıp rahatça oturan Uygar'a döndüm. "Sen benim için meraklı değilsin," başımı salladım. "Ben zaten senin için hiç meraklı değilim." Küçümseyici bir bakış attı. "Sorun yok o zaman."

okyanus |texting, tamamlandı|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin