14

639 97 47
                                    

Okyanus: Çocuktum ve korkaktım.

Okyanus: Kendini dünyadaki en zor, en ağır şeyleri yaşamış zannedecek kadar çocuk ve o boynumdaki jileti biraz daha yukarı kaydıramayacak kadar korkaktım.

Okyanus: Ama geçti. Ben artık o çocuk değilim.

Okyanus: Bu konuları konuşmak istemiyorum.

Okyanus: Görüşürüz, Atlas. İyi bak kendine.

Görüldü...

Yazıyor...

Cevabını beklemeden interneti kapattım ve uygulamadan çıkıp telefonumu uçak moduna aldım. Masanın üzerine koydum.

"Selin?"

Telefonuyla uğraşan Selin ona seslenmemle gözlerini bana çevirdi. "Efendim?"

Alt dudağımı dişlerimin arasına aldım. Gözlerimi kısıp yutkunduğumda Selin kaşlarını çattı.

"Bana bile söyleyemeyeceğin kadar büyük bir bok yemek istiyorsun ama götün yemiyor, o yüzden peşinde beni de sürüklemek istiyorsun," diye bir tahmin yürüttü. "Hatta daha yapmak istediğinden bile emin değilsin. Doğru mu tahmin ettim?"

Usulca başımı salladım. Annesi savcı olabilirdi ama bu kadarı da fazlaydı...

"Diyorum ki," dedim kısık bir sesle. "Bara mı gitsek?"

Selin kulaklarına inanamıyormuş gibi baktı ve kocaman bir kahkahayı ortaya koydu. Neydi ki bu kadar komik olan? Sadece bir kere gidip rezil olup geri dönmüştük. O kadar.

"Bar mı?" Gülmesini durdurmak için elini ağzına kapattı ama bu daha da yüksek sesle gülmesine neden olmuştu.

Kaşlarımı çattın ve sağ ayağımı aşağı yukarı sallamaya başladım. Bu konu her açıldığında böyle davranıyordu.

Elimle koluna vurdum. "Tamam. Anladık. Komik. Ama ağzınla üç paragraflık random atmana gerek yoktu. Yeterli bu kadar."

Gülmeyi sürdürdüğünde sinirlenerek ayağa kalktım. Selin kollarımdan birini tuttuğunda "Tamam tamam dur" dedi. Öfkeyle yüzüne baktığımda dudaklarını birbirine bastırmıştı.

"Ne var bunda bu kadar?" Diye sordum kızgın bir sesle. Gerçekten canım sıkılmıştı. Eskiyi unutmadan yeniye nasıl başlayabilirdik ki? Kötü bir tecrübeydi ve bir daha olmayacaktı.

"Aynen ya," diye mırıldandı. "Masaya çıkıp müziği kapattırıp telefondan Müslüm Gürses açıp dans ettin. Ha bir de yanlışlıkla bir adamın kafasına düşüp üç kaburgasını çatlattın. Yolda sarkıntılık edenlere topuklu ayakkabı fırlatıp sokak ortasında Karabiberim dinleyerek ağladın. " Dedi tek nefeste. "Onlarla da kalmayıp 'Ben sarhoş olmam' deyip ilk shotta kafayı buldun ve olay çıkardın." Başını sallarken dudaklarını birbirine bastırmıştı gülmemek için. "Gayet normal şeyler bunlar. Neyi bu kadar abarttım ki ben?"

Ellerimi yüzüme götürüp sıvazladım ve sandalyeye tekrar oturdum. Hiçbirini hatırlamıyordum ama Selin yaptığımı iddia ediyordu.

"O bir kere oldu!" Dedim kısık ama öfkeli sesimle. "Bu sefer sen de ben de içmeyeceğiz. Sadece dans edip kafamızı dağıtıp odamıza dönüp paşalar gibi yatıp öğleninde evimize dönüp üniversite sınavına çalışacağız. Bu kadar."

Eliyle anlına vururken "Off," dedi. "On saniyede yazdın yine felaket senaryolarını." Dik dik baktığımda "Bakma öyle," dedi ve gözlerini kaçırdı. Bakışlarımı sürdürdüğümde "Ya kızım bakmasana öyle ya," diye homurdandı.

okyanus |texting, tamamlandı|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin