10

703 111 29
                                    

Parmağımı suyun altına uzattım ve elime bulaşan kremin elimden akmasını izledim.

Elim tamamen temizlendiğinde suyu kapattım ve elimi üzerimdeki bornozun üzerine sildim.

Aynaya son bir bakış atıp banyodan çıktım. Bir an önce uyumak istiyordum çünkü çok yorgundum.

Tam sekiz saat dağın başında kalmıştık. İlk başta sadece oturmuştuk çünkü otobüsün şoförü Sadi Abi tamircinin geleceğini söylemişti. En az dört saat tamirciyi bekledikten sonra ümidi kesmiştik. Birkaç öğretmen ve Sadi Abi aşağıya inip otobüsün sorununu anlamaya çalışmıştı ama bulamamışlardı. En sonunda inip arabayı itmiştik ve bu da işe yaramamıştı.

Hem hava çok soğuktu hem de çok acıkmıştım. Uykum da vardı. Bu yüzden otobüse binip uyumuştum ve uyandığımda kendimi kalacağımız pansiyonda bulmuştum.

Pansiyonun yan yana üç tane binası vardı. Her bina üç katlı ve altı daireliydi. Bir odada iki kişi kalacaktı.

Pansiyon... Biraz değişikti. Her yer gri ve siyah renkleriyle kaplıydı. Çok kasvetli ve ürkütücüydü.

Beni asıl ürküten bunlar değildi. Pansiyonun sahipleriydi. Yaşlılardı ve sevimli gözüküyorlardı ama arkamızdan konuştuklarını işitmiştim. Pek anlayamasam da bizimle ilgili konuştuklarını duymuştum.

Selin'e bunları söylediğimde gülmüştü. Böyle bir şeyin olmayacağını ve klişe bir korku filminde olmadığımızı açıklamıştı ama odaya girdiğimizde pencerenin kendi kendine çarptığını görünce çığlık atıp "Perili burası!" diye bağırıp tüm pansiyonu ayağa kaldırmıştı. Pansiyonun sahibi olan kadın ise sadece menteşenin birinin koptuğunu söylemişti. İşin tuhaf yanıysa menteşeleri kontrol etmek için pansiyon görevlisi odamıza geldiğinde menteşelerde hiçbir sorun olmamasıydı.

Selin'in isteği üzerine odamız değiştirilmişti. Bu odada hiçbir sorun yoktu.

Derin bir nefes alıp yatağa oturduğumda yatak hafifçe aşağıya doğru çökmüştü. Hava yavaşça kararıyordu.

Yatağın üzerine boylu boyunca uzandım. Telefonumu komodinin üzerinden alıp açma tuşuna bastım. Hiç bildirim yoktu.

Ekranı kapatıp tekrar komodinin üzerine koydum. Bornozumun yakasını düzeltip battaniyeyi üzerime çektim.

Gözlerimi kapattım. Güzel bir uyku diliyordum.

🌊

Alarmın sesiyle uyandım. Yatakta biraz gerindim. Yatağın kenarında duran telefonumu elime aldım ve WhatsApp'a girip Bay Sapık yazısına tıkladım. Artık ismini değiştirmek istiyordum.

Okyanus: Günaydın.

Okyanus: Bende hâlâ 'Bay Sapık' diye kayıtlısın.

Okyanus: İsmin ne?

Okyanus: İsminle kaydederdim, Bay Sapık değişik duruyor sankii

Ekranı kapatıp telefonun arka tarafını tırnaklarıma vurmaya başladım.

O beni tanıyordu. İsmimi biliyordu. Telefon numaramı bulacak kadar yakınımdaydı. Hatta benim önceki kilolu hallerimi de biliyordu. Yoksa o fotoğrafı nereden bulup profiline koyacaktı ki?

Telefonun elimde titrediğini hissettim. Hemen ekranı açtım.

Bay Sapık: Atlas.

Bay Sapık: İsmim Atlas, Okyanus.

okyanus |texting, tamamlandı|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin