17

565 94 27
                                    

Bölüme başlamadan önce oy vermeyi unutmayın 🌱

🌊

1 ay sonra...

Küçücüktüm. 7 yaşındaydım. Babam beni kucağına oturtmuş saçlarımı okşuyordu. Ağlıyordum çünkü arkadaşlarım beni çok kilolu olduğum için oyuna almıyordu. Ağlıyordum çünkü güzellik algısının milyonlarca kurbanından biriydim.

Babam gözlerimi silmiş güzelliğin gelip geçici olduğunu söylemişti. Elini kalbime koyup önemli olanın kalp olduğunu, oranın güzel olması gerektiğini söylemişti. Ama ben hiçbir zaman kalbimi temiz ve güzel tutamamıştım. Bozmuşlardı.

Karşımdaki aynadan güzelliğin gelip geçici olduğuna gerçekten şahit oluyordum. Her şeyimi kaybedeli tam olarak bir ay olmuştu. Bir ayda 10 kilo vermiştim. 45 kiloydum. Zayıflık iyiydi hoştu ama dışarıdan sadece ürkütücü duruyordum. Stresten saçlarım dökülmeye başlamıştı. Yüzümdeki renk gitmişti. Bir aydır telefonu elime almıyordum, neredeyse hiç kimseyle iletişim kurmamıştım. Sadece bomboş etrafı izliyordum. Ne kitap okuyabiliyordum ne de film izleyebiliyordum. Denememiştim zaten. Denemeyecektim de. Gerek yoktu.

Hiçbir şeye odaklanamıyordum. Her şey çok tatsız geliyordu. Selin dışarıya çıkarmayı denemişti ama çıkmamıştım. Normalde yılın bu zamanlarında eve girmeyen ben, bir aydır cenaze işlemleri ve karakol dışında dışarı çıkmamıştım. Bir de psikologa gidiyordum. Her şey bundan ibaretti. Yeterliydi de.

Bazen diyordum, acaba her şey üst üste gelmeseydi bu kadar yıkılır mıydım diye. Evet, yıkılırdım ama ağlardım, bağırır çağırır ortalığı birbirine katardım. Ama hiçbirini yapmamıştım.

Sadece annem, babam ve abilerimi yan yana dört mezara gömerken gözümden bir damla yaş düşmüştü. Onun dışında hiç ağlamamıştım.

Uygar ölmüştü. Kamera kayıtlarından ne olduğu izlenmişti ve benim bir suçum olmadığı ortadaydı. Sadece birkaç kere karakola gitmiştim, o kadar.

Yaptıklarını ailesi öğrendiğinde ölüsünü almak istemediklerini söylemişlerdi. Kimsesizler mezarlığına gömülmüştü. Umrumda da değildi açıkçası.

Gökçe'yi Uygar öldürmüştü. Kalbine bıçağı o saplamamıştı ama ama saplamasına neden olmuştu. Uygar katildi. Bunu ailesinin yüzüne haykırmıştım. Babası ağlamıştı. Annesi de ağlayarak onu sakinleştirmeye çalışmıştı.

Göz yaşı, kan ve hastane. Bu üçünden artık nefret ediyordum.

Aynanın karşısından ayrıldığımda normalde dar olan ama artık belimden düşen eşofmanı yukarıya doğru çektim. Evde kimse yoktu.

Selinlerde kalıyordum. Babası Bursa'daydı. Selin'in kardeşi Arda'yı da teyzesine göndermişlerdi. Ben Selin'le birlikte uyuyordum çünkü rüyamda hep ölümler görüyordum. Hep göz yaşı, kan ve hastane üçlüsü vardı rüyamda. Bu yüzden uyandığımda beni sakinleştirmesi için Selin'le aynı yatakta yatmaya başlamıştık.

Okulu bırakmıştım. Bu yıl sınava girmeyi düşünmüyordum. Öbür yıl açıktan bitirecektim liseyi.

Bunu Selin'e söylediğimde ilk başta karşı çıkmıştı. Ne olursa olsun eğitimime devam etmem gerektiğini söylemişti. Ama gerçekten kötü olduğumu ve bu kafayla okula gidemeyeceğimi fark ettiğinde o da okulu bırakmaya karar vermişti. Benim yüzümden.

okyanus |texting, tamamlandı|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin