7.Bölüm - Körebe

108 2 0
                                    

"Önüm, arkam, sağım, solum sobe saklanmayan ebe."

Arif gözlüklerini şöyle bir düzeltip etrafına baktı. Duvarın civarında kimsecikler görünmüyordu. Eğer tekrar ebe olmak istemiyorsa yine de temkinli davranmalıydı. Arif yüz yirmi santim boylarında elli kiloluk bir çocuktu. Çok hızlı koşamıyordu, kızlar bile geçerdi onu yarışlarda. Bu açığını kafasını kullanarak kapatabilirdi.

Kurallar basitti. Altmış metrelik sokağın ucundan dışarı çıkmak yasaktı. Apartmanlara girmek yasaktı. Apartmanların sadece girişlerine saklanabilirlerdi. Kafa karıştıracak bir nokta yoktu.

Arif kafasını şöyle bir uzattığında on metre ötedeki basamakların arkasında sanki bir hareketlilik görmüştü. Sankiydi çünkü güneş sokağı terk etmişti ve Arif'te tavukkarası vardı. Gözlükleri Arif'e bu konuda herhangi bir yarar sağlamıyordu. İyice sokulduğunda tersi istikamette birisinin koşmaya başladığını fark etmedi, bunun yerine basamaklara iyice yanaşmış hareket eden cismi algılamaya çalışıyordu. Önünde durduğu apartmanın camından sarkan bir kadının bağırışıyla basamağın arkasında çöpü karıştıran kedinin zıplaması birleşince ödü patladı.

"Deryaaaa. Deryaaa! Kızım eve gel çabuk."

Az evvel var gücüyle ebeyi sobelemeye koşan kız, sokağın ortasında durmuş camdan yarısına kadar sarkıp ismini haykıran kadına bakıyordu. Tam da sobelemek üzereydi! Camdan sarkan kadının sözünü dinlemiş, onu ebelemek üzere koşan Arif'in yanından apartmana girmişti.

"Derya, ebe sobe!

Derya merdiven basamaklarını beşer onar çıkıp eve vardığında eşyaların paketlendiğini, bavulların hazırlandığını gördü. Birkaç saattir dışarıdaydı yalnızca ne ara toparlanmıştı her şey?

Annesi son bavulu toplayıp etrafa göz atarken gördü Derya'nın geldiğini. Derya boş gözlerle annesine baktı, neler olduğunu anlamlandırmaya çalıştığı apaçıktı. Annesi Derya'ya doğru yaklaşıp "Taşınıyoruz hayatım" dedi yalnızca. O an Derya'nın aklını karıştıran bir haftalık zaman zarfında olanlar aydınlanıverdi.

Bir hafta önce babası hiç yapmadığı bir şeyi yapmış, akşam eve gelmemişti. Derya akşam babasının her daim geldiği saatlerde gözü yolda kalakalmıştı. Annesi "gelecek ama bugün değil" demişti. Fazlasını sormamıştı Derya. Babası, annesinin söylediği gibi sonraki günün akşamında gelmişti. O günden sonra gelen gidenin haddi hesabı olmamıştı. Bu durumdan hiç şikayetçi değildi Derya. Her gün oynayacak arkadaşları oluyordu.

Aydınlanmanın ardından Derya bu kısa açıklamaya ve zamanlamasına feci şekilde bozuldu. Onun dışında herkesin en az bir hafta önceden taşınma olayından haberdar olduğu manasına geliyordu bu. Ayrıca taşındıkları zaten gün gibi açıktı ama nereye ve niye? Annesi, babasının kervan geçmeyen bir yere sürüldüğünü belli nedenlerden ötürü açıklama zahmetine girmedi. Nereye ve neden soruları böylelikle anlamını yitiriyordu. Bu sebepleri bilir gibi Derya'nın aklında arkadaşlarına ne olacağı sorusu belirdi. Ne olacaktı, birkaç hafta sonra Derya diye bir arkadaşlarının olduğunu bile unutacaklar, okula başlayıp bol pekiyiler alıp iyi birer vatandaş olma yolundaki ilk adımlarını atmış olacaklardı...

Derya tüm bu aydınlanmayı yaşayadursun hamallar gelip eşyaları teker teker bir kamyona doldurmaya başladı. Kamyon apartmanın önünden ayrıldıktan çok kısa bir süre sonra Derya ve ailesi arabalarına doldurdukları birkaç bavulla yola çıkmaya hazırdı. Arkadaşları Derya'yı unutmazdan yüz altmış sekiz saat evvel, meraklı gözlerle olan biteni izliyordu. Derya ne diyeceğini bilemiyordu. Annesi "arkadaşlarınla vedalaş hadi" dediğinde boğazında bir yumru oluşmuştu. Ne diyecekti arkadaşlarına, bir şey demenin ne yararı olacaktı Derya'ya? "Allahaısmarladık" diyebilmişti yalnızca. Ağlayarak arabaya bindi. Utanıyordu, sebebini bilmese de delicesine utanıyordu.

Geçmişten GelenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin