11.Bölüm - Son El

89 2 0
                                    

Kayaların hikâyesini bilmeden geçen otuz üç adımdan sonra köşeyi dönmüştü sarışın kız. Köşe Kırgız'ın kahvehanesiydi, kahvehanedekiler içinde ise hiç köşeyi dönen yoktu. Yeşil çuhalarda örtülü masalarda bir kazanıp, bir kaybettikleri sigaralarını içen adamlar vardı yalnızca. Genci, yaşlısı fark etmeksizin her birinin yüzünden bıkkınlık akıyordu.

Oyunda ise yalnızca bir kişiye bal damlamıyor resmen akıyordu. Bugün onun şanslı günüymüş gibi görünüyordu. Kahvehaneden çıkmadan evvel toplayabildiği kadar sigara toplamak istiyordu. Sigara, hele ki filtreli ithal sigara değerliydi.

Fırat hazır şansı yaver giderken son bir el daha oynamayı düşündü. Okey taşlarını karıştırırken kahvehanenin önünden önce kardeşinin, arkasından önceki gün gördüğü sarışın bir kızın geçtiğini gördüyse de aldırış etmedi. Okey taşlarını karıştırmaya devam etti. Kardeşiyle aralarındaki yaş farkı hiçbir ortak paydada buluşamamaları için yeter bir sebepti. Zaten bacak kadar boyuyla her işe maydanoz olurdu kardeşi, üstüne babasının küçük oğluydu o. Bir şey küçük olduğu için neden sevilirdi anlayamıyordu. Misal kasaba da küçüktü ama Fırat kasabadan oldum olası nefret ediyordu.

Kardeşini görmezden gelmesinin bir diğer sebebiyse, kardeşinin onu kahvehanede görmesi durumunda gidip hemen babasına ispiyonlayacak olmasıydı. Küçük yılan hep aynı şeyi yapardı, kaç defa dayak yemişti babasından o küçük böcek yüzünden ve kaç defa dövmüştü onu babasından dayak yediği için...

Buradan kurtulduktan sonra tanımayacaktı hiçbirisini, liseyi bitirmesine oldukça az kalmıştı. Hele bir bitsindi sonra belki üniversite? Zor görünüyordu ama imkânsız değildi. Hiç yoktan iki senelik bir bölüm kazanabilirdi. En uzaktaki şehirlerden birisine gidecekti başka yolu yoktu. Sonra askerliği de yaptı mı ondan iyisi yoktu. Bu çileden, günü aşırı dayaklardan, ispiyoncu kardeşten, bu aptal kasabadan... Kısaca her şeyden uzak sessiz sakin bir hayat yaşayacaktı.

Taşları dizme işi bitmişti. Fırat zarı sallayıp taşları dağıtmaya başladı. On dördüncü taşı da açtığında önünden sarı bir kedi gibi geçen kardeşinin uğursuzluğuna bir kez daha inanmıştı, dokunmasa bile varlığı yetiyordu kör talih getirmeye... Bu kahvehanede şansı kaçmıştı artık bir kez. El bitince Gençlere gidebilirdi.

Geçmişten GelenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin