38.Bölüm - Yağmur

77 2 0
                                    

Uçak Seattle Tacoma havalimanına indikten sonra ayrı bir dünyaya adım atmaktan hiç korkmamıştı. Korkusunu bir daha giymemek üzere, uçağa binerken görevli hostese vermişti. Sarışın, güzel kadının mavi üniformasını gören kim olursa aynını yapardı zaten.

Uçaktan inip, köprüden koridora çıktığında kültür şokunun ilkini yaşamıştı. Hiç alışık olmadığı türden tipler etrafını sarmıştı. Nato üyesi tüm devletlerden en az bir kişi var gibiydi fakat yine de ağırlık aynı Nato'daki gibi Amerikalı ve İngiliz vatandaşlarındaydı.

Tüy yumaklarını andırır şekilde topak yapılmış saçları sakalına karışan genç arkadan çarpıp bir özür bile dilemediğinde şaşkındı, sağ eliyle kulağına dayadığı uzaktan kumandayı andıran cisme seslerle ilgili bağıran kadını gördüğünde huzurluydu, yanından geçen her adamın bembeyaz, şişman ve kel olmasına kayıtsızdı. Tüm bu kalabalık dalgalar halinde ilerleyip, gürültülü bir şekilde nehri çağlatırken, kırık bir dal parçası gibi bedenini akıntıya bıraktığında ise mutluydu.

Pasaport ve vize kontrolü, oradaki görevlinin aptal soruları, gelmeyen bavul ve diğer hiçbir şey canını sıkmamıştı. Uçak yükseldiğinde aysberglerin üzerindeymiş gibi hissetmişti, şimdi ise parmak uçlarında bulutların üzerinde gezindiğini hissediyordu. Uzun bir bekleyişten sonra nihayet bavulu yağa bulanmış olarak geldiğinde sendelemiş ama düşmemişti.

İçinden eşyalarının fırladığı siyaha dönmüş yeşil bavuluyla, parlak zeminden yansıyan ufak bir çocuk görüntüsü eşliğinde, renkli reklam afişlerinin sıralandığı sarı duvarlı uzun koridoru aceleyle adımladı. Otomatik açılır-kapanır kapıdan çıktığı anda ismini görmüştü. Tamamen Latin harflerinden oluşan ismini görmek sevincine sevinç katmıştı.

Karşısında duran iki mutlu yüzü ve bir asık suratı matematiksel ifadeyle elde var bir olarak kenara not etti. İki mutlu yüzün gözleri aynı dudakları gibi gergindi. Sarışın, kel, göbekli ve gözlüklü adamın gözlerindeki sinir ve yüzündeki endişe rahatlıkla seçilebiliyordu. Gözleri onu lanetler gibi kısılmıştı.

Gözlüklü adam daha görmeden nefret etmişti çocuktan. Her sene bu çelimsiz çocuk gibiler gelip, gidiyordu. Üçüncü dünya ülkelerinden sanki Amerika herkes için fırsatlar ülkesiymiş gibi buraya gelmeleri hiç hoşuna gitmiyordu. Amerika'daki eğitim sistemlerine diyecek yoktu ama buna rağmen bunun gibi az gelişmiş çocuklar geldiklerinden daha boş kafalarla geri dönüyordu. Boş yere zaman ve emek işgal ediyorlardı! Gelip bu güzel ortamı bozmaları yetmezmiş gibi yapılması gereken çok daha önemli işleri olan insanları da işlerinden alıkoyuyorlardı.

Olay bunları sadece havaalanında karşılamakla bitse belki itirazı olmazdı ama bu kadarla bitmiyordu ki! Koca bir seneyi bu çocuğun bitmez dertleriyle geçirecekti. Okulu, uyumu, aileyle herhangi bir sorun yaşarsa çözümü gibi konularda hep onun bir dolgu maddesi görevi görmesi gerekiyordu. Karısının dırdırına rağmen çocuk istemeyişi boşuna değildi, sevmiyordu bu yerden bitme canlıları. Dertleri, tasaları ve belaları hiç eksik olmuyordu. Hele bir de kendisine ait olmayan bir çocuk! Üste para veriliyor olmasa bu yan işi kesinlikle yapmazdı.

Alacağı paraya rağmen havalimanında saatlerce beklemek hoşuna gitmemişti. Tepelerindeki tabelada çocuğun uçağının varış saati devamlı ileri sayıyordu. Saatine baktı, kesinlikle kaçıracaktı bu bacaksız yüzünden...

Lanetler okudu. Aylardır yeni sezonu bekliyordu. Bir önceki sezon finalinde, son olarak Ross, sadakat yemininde Emily'e, Rachel diye hitap etmişti! Aman Tanrım ne büyük rezaletti ama! Ross'un oradan olayı döndürmesinin imkânı yoktu, belki Rachel ile... Ne olacağını izlemeden bilmesi mümkün değildi! Şayet on beş dakika sonra çocuk hala yanlarında olmazsa bunu ancak hafta sonu tekrarında görebilecekti. Pek tabii ki karısı Perşembe'den pazara kadar çenesini tutmayı başarıp tüm bölümü ifşa etmezse!

Geçmişten GelenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin