45.Bölüm - Gözyaşı (FİNAL)

155 2 0
                                    

Sinema salonunun önünde beklerken duvardaki televizyona bakıyordu. Finans kanallarından birisi açıktı, borsa büyük bir düşüş yaşamış, hisse senetlerinden bazıları pul olmuştu. Neyse ki böyle para mevzularıyla uğraşması gerekmiyordu. Saatine baktı, 13:58'di. 15 dakika sonra nihayet film başlayacaktı. Yapayalnız hava da kötüyken sinemaya gitmekten daha iyi bir yapacak bir şey bulamamıştı. Seansı en yakın olan filmi seçmişti, film hakkında çok bir şey bilmiyordu ve de çok mühim değildi onun açısından. İki saat sonra sevgilisi işten çıkacaktı nasıl olsa. O zamana kadar idare etmiş olacaktı.

Gözü tekrar televizyona kaydı. Saat başı haberleri başlamıştı. Alibeyköy civarındaki derelerden birisi taşmış, sel baskınında üç kişi ölmüştü. Bu çağda hala böyle şeylerin olabiliyor olmasını aklı almıyordu. Altyapı düzgün değildi, dere yatakları ıslah edilmiyordu ve üstüne imarsız kaçak binalar pıt pıt konduruluyordu boş bulunan ilk yere. Sonraki haberde gece bir barda yaşanan olay anlatılıyordu. Hamile bir kadın eğlence merkezine girip camianın tanınan isimlerden Fuat Köseli ve Selin Uncuoğlu'nu hedef almıştı. Bu esnada eğlence merkezinin güvenlik görevlileri kadına müdahale etmiş, yaşanan arbedede ateş alan silahtan çıkan mermi kadının sol göğüs boşluğundan girip ensesinden çıkmıştı. Uğraşılara rağmen kadın hastaneye yetiştirildikten sonra hayatını kaybetmişti. Karnındaki bebeği ise iki buçuk saat süren operasyon sonrasında kurtarılmıştı. Hastane Başhekimi Cemal Turgutlu'nun açıkladığına göre bebeğin erken doğum nedeniyle kuvözde solunum cihazlarına bağlı olarak yaşamakta olduğu, hayati tehlikeyi hala atlatamadığı bildirilmişti. Mikrofonlarını uzattıkları Köseli ailesi konu hakkında yorumda bulunmak istememişti. Polis geniş kapsamlı bir araştırma yapıyordu, şimdilik kadının neden böyle bir şey yaptığı hakkında bir bilgi yoktu...

Bu haber bittiği esnada 3. salonda filmin başlayacağını belirten duyuru yapılmıştı. Haberlerin devamını izlemeye gerek yoktu, insanlar birbirlerini öldürüyor, politikacılar her geçen gün kötüye giden ekonomi yerine birbirlerini yiyordu. Yerinden kalkarak ağır adımlarla salona doğru ilerledi. Salon oldukça büyüktü ve öğlen saati olmasına rağmen neredeyse ağzına kadar doluydu. Koltuğunu bulup oturdu. Birkaç dakika geçmeden ışıklar söndü ve film başladı.

Filmin daha başında yönetmen, senarist ve yapımcı kısmındaki isimleri gördüğü anda pür dikkat kesildi. Az evvel dinlediği habere konu olan, kadın tarafından hedef alınan kişilerin ismi yazıldığı anda hatırlamıştı ismi nereden tanıdığını...

Bir sahnede büyük beyaz perdede, boynu kırılmış annesinin ve doğmamış kardeşinin üstüne kapaklanmış küçük bir kız çocuğunu görülüyordu. Ağlıyordu, özürler diliyordu soğuk betonun üstünde yatan annesinden.

"Üç gün sonra" yazıyordu ekranın sağ alt köşesinde. Az evvel ağlayan aynı kız, etrafı çiçeklerle bezeli uzun bahçe yolu boyunca babasının elini tutmaya çalışıyordu. Adam sert bir şekilde itiyordu kızın elini. Yüzüne bakmıyordu, görmüyordu kızını. Omuzları bir aşağı bir yukarı hareket ediyordu kırmızı rugan ayakkabılı kızın. Hala ağlıyordu.

Sonraki sahnede tek dikiz aynalı beyaz bir Toros'un arka koltuğunda oturuyordu aynı kız. Kamera arabanın içinden, dışına doğru dönüyordu ve arka camdan bomboş gri kayalı sarı araziler görünüyordu. Vicdan arabanın arkasından koşan birilerini görmeyi dilemişti ama kimse koşmuyordu, gözleri dolmuştu.

Yazılar kaymaya başlayıp, salonun ışıkları yandığında salondaki çoğu kişi ayağa kalkmış, filmi alkışlıyordu... Vicdan da ayağa kalkıp onlara katıldı, elleri acıyana kadar alkışladı...

-SON-

Geçmişten GelenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin