21.Bölüm - Bekleyiş

86 2 0
                                    

Gözde farkında olmasa bile hızlı çekim düşünmeye Selma'dan ötürü başlamıştı. Selma önce seslenmiş, sonra elini Gözde'nin gözlerinin önünden geçirmişti. Hayallerinde ve geçmişinde Selma'nın sesine ve eline yer yoktu. Zihni oraya ait olmayan bu dışsal etmenleri etkisiz hale getirmek için kendince bir yöntem denemişti sadece.

Selma'nın cildindeki gözeneklerin bile seçilebileceği biçimde burnunun dibine girmesiyle zihni abandone olmuştu. Her şeyi bu kadar çabuk sonuca bağlayışı bundandı. Beyin henüz tam manasıyla uyanamamışken devreye, karakterlerine uygun biçimde hareket eden korkak refleksleri girmişti.

Gözde yerinden sıçrarken, kalbi yerinden çıkacak gibi atmaya başlamıştı! Nerede olduğunu ve ne yaptığını bilemeyecek şekilde aklı gitmişti. Yüzündeki allık yerini bet bir renge bırakmıştı. Beynen firar etmenin risklerinden yalnızca birkaçıydı bunlar. Her şeye burnunu sokan biri muhakkak çıkıyordu ve vurgun yemiş dalgıçtan beter olunuyordu!

Gözde ilk şoku atlattıktan sonra nefesini düzeltmişti. Selma, onun yeterince toparlandığına kanaat getirmiş olsa gerek "Ohoo nerelere gittin öyle?" diye sormuştu. Bunu sorarken başını hafifçe eğip, dudaklarını büzüştürmüştü. Bu haliyle oldukça aptal görünüyordu ama bir o kadar da antipatik. Her şeye istisnasız burnunu sokması gerekiyordu sanki bu kızın!

Hülasa Gözde'nin yüzüne ve gününe renk katmıştı Selma! Gözde içinden çılgın bipler çıkartırken dudaklarının arasından fırlayan dili "Bilmem, öyle dalmışım!" diye tıslamıştı. Sesini duyurabilmek adına bağırmak zorunda kalmasaydı, Selma "diskoyu engerekli yılanlar basmış" diyip çığlığı basabilirdi. Keşke öyle olsaydı!

- Kızım ne çok dalıyorsun sen de böyle!

Selma arandığının farkında bile değildi. Ne tıslamanın farkındaydı, ne hiddetle kendisine bakan gözlerin. Duruşunu hiç değiştirmeden sormuştu bunu da.

- Aman ya boşver, napıyoruz sanki burada.

Gözde bir şey yapmamasına takılmıyordu. Asıl karşısında duran bu aptal bakışlı kızın ne yapmaya çalıştığına feci takmıştı. Onu arkadaşı sanıyordu herhalde.

- Haklısın valla. Ya o değil de kim gelecekmiş bugün biliyor musun?

Kesinlikle onu arkadaşı bellemişti! Bunu öyle heyecanlı bir şekilde söylemişti ki Selma, gözlerindeki ışıltılar loş ortamı aydınlatmıştı. Heyecanını arkadaşıyla paylaşmak istiyor olduğu belliydi.

Bu soru ve çıkarımı kendinden menkul tutum karşısında Gözde'nin siniri geçmek yerine iyice artmıştı. Ayrıca sinirli olmasa bile ortak olmak isteyeceği bir şey değildi bu gereksiz merak. Zengin adamlar, süslü karıları ve şaşaalı yaşamları hiç ilgisini çekmiyordu. Belli başlı birkaç tanesi hariç diğerlerini tanımıyordu zaten.

Senelerdir televizyon izlemiyordu, gazetelerin ikinci sayfalarındaki aptal paparazzi haberlerini ve magazin eklerini asla okumuyordu. Bundan ötürü hiçbir zaman eksiklik de hissetmiyordu. Hayatta çok daha önemli bir sürü mevzu varken ve hali hazırda onlara bile tam manasıyla vakit ayıramazken! Ne gereksiz işlerdi Tanrım bunlar!

Selma, onun bu meraksız haline ve asık suratına aldırmışa benzemiyordu. Yanıt vermesini beklemeden kendi sorduğu soruyu yanıtlayıvermişti. Bilmem ne hanedanlığının kızıyla, onun yönetmen eşi gelecekmiş!

Aman ne de önemli bir haber! Yumruklarını sıkarken "Bu kız kafayı yemiş olmalı" diye düşündü bir an için. Sonra tüm toplumun kafayı yediğine karar verdi, yumruklarını daha da sıktı.

Anlaşılan bunlara beyni Kızılay dağıtmıştı. Baksana şaşaalıları tanımlamak isterken bile "hanedanlık" diyorlar! Hadi burjuvalar kendilerine öyle diyor olabilirler ama o neden böyle söylüyor? Her parası olanın bir kale inşa edip hanedanlığını ilan ettiği ortaçağ Avrupa'sında, kölelerin onlara haşmetmeab demesi gibi bir şey bu!

Aslen suç o zenginlerde değildi, onları dillerine dolayanlardaydı. Hâlbuki tek yaptıkları zengin olmayı başarmaktı. Hatta bu bahsi geçen kız gibilerin tek olayı zengin birisinin kızı olarak doğmaktı. Ailelerinin pışpışlaması yetmezmiş gibi, diğer insanlar da dilleriyle okşuyordu gururlarını. Doğumlarından ölümlerine kadar şans yanlarındaydı. Dünyada bir adalet yoktu zaten!

Gözde daha bu adaletsizliğe verip veriştiremeden, Selma onun gözlerinin içine bakarak anlatmaya devam etmişti.

Hani şu afişleri her yeri süsleyen film vardı ya! İşte onu çekmişti adam! Görmemiş olamazdı! Hatta tüm medyada bu konuda haberler dönüyordu. Nasıl bilmezdi!

Zenginlerin kendileri, karıları, kızları, oğlanları yetmiyordu anlaşılan insanlara. Onların yancılarını da dillerine pelesenk etmeleri gerekiyordu. Gerçekten anlayamıyordu bu insanları! Hadi kodamanları tanıyor olsun, karısının parasıyla film çeken bir adamı da mı tanıması gerekiyordu Gözde'nin? Kendine bu soruyu sorduğu esnada zihninde Selma'nın bahsettiği afiş canlanmıştı. Medyanın ve reklamların gücüne o bile karşı koyamıyordu anlaşılan!

Daha birkaç saat evvel otobüs durağında vardı o afişlerden. Kocaman harflerle "MERAK" yazılmıştı. Merak gibi, merak uyandırmayan bir film ismi seçmek dünyanın en mankafalı insanına has bir durum olabilirdi ancak.

Selma, Gözde'nin düşündüklerinden bihaber hızını alamamış devam ediyordu. Adam oldukça çirkin bir adammış. Deve gibi boyu, şekilsiz bir burnu varmış! Böyle zengin kadınlar zaten hep böyle adamlardan hoşlanırlarmış. Entel ayaklarıyla kandırmış olsa gerekmiş kadını, başka açıklaması yokmuş. Kim bakarmış o garip görünüşlü--.

Gözde, son cümlenin tamamlanmasını beklemeden bunun ona bilinçaltının oynadığı bir oyun olmasını dilemeye başlamıştı. Her şeyi en küçük ayrıntısına kadar duymak istediğinden kıza iyiden iyiye sokulmuştu...

İki kız bir köşede kaynatırken gece hareketlenmeye başlamıştı. Rahatsız edici müzik kulak zarlarını zorlayacak raddeye gelmiş, gece kulübüne akın etmeye başlayan insanların gürültüsü almış başını gitmişti.

Abiye kıyafetleri ve ince topuklu ayakkabılarıyla kızlar ellerindeki ufacık çantalarla kırıtarak yürüyordu. Erkeklerin birçoğu kızlardan aşağı kalır değildi. Kirpi gibi dikleşmesi için bir kutu jöle boca edilen saçları, armalı ceketlerin içinde üstten üç dört düğme açılmış marka gömlekleri ve ellerini ceplerine soktukları yırtık pırtık kot pantolonlarıyla; en az kızlar kadar kırıtarak yürüyorlardı. İster erkek olsun, ister kadın hepsinin verdiği mesaj aşağı yukarı aynıydı; senin için hazırlandım.

Yaşları yirmi ila otuz beş arasında değişen insan topluluğu aşağıdaki büyük alanı neredeyse doldurmuştu.

Müdür, Selma'yı çağırdığında Gözde hareket edemez hale gelmişti. Selma mecburiyetten oradan uzaklaşırken, Gözde öylece kızın arkasından bakakalmıştı.

Biraz öncekinden çok daha şiddetli bir şekilde hücum eden anılarını makyajını bozmasın diye bir el hareketiyle savuşturmayı diledi ama tek bir kasını bile oynatamadı. Siyah boyalar yanağında pembelerle birleşirken, diğer hainler burnuna hücum etti. Burnundan tuzlu sular taşıp akmaya başlamıştı...

Gözde önünde duran sigara paketlerinden bir tanesini açıp, içinden bir dal çekerek yakmak için ölesiye bir arzu duydu. Öldürücü sigara arzusu duymaktan ötürü hakaretler yağdırdı kime yağdırdığını bilmez gibi yaparak. Kadim dostu Dolandirici'ydi hakaretlerin bittabi sahibi, her şeyi bilirdi zaten o!

Son görüşmelerinde dediği gibi olmuş, çok kısa bir süre sonra başlamıştı Gözde sigaraya... Bir gün öldürecekti bu sigara onu!

Geçmişten GelenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin