"Lorie!" dedi Jane, iki gün sonrasıydı ve Lorie yine dans provası biter bitmez kendisiyle konuşmadan gitmeye yeltenmişti. Jane nihayet onu durdurdu.
"Yine nereye gidiyorsun?" dedi "Benimle konuşmak için bir dakikan bile mi yok?"
"Hayır," dedi Lorie "Çok meşgulüm. Dean ile buluşacağım, yıl sonu ödevini yapacağız."
Lorie bunu bilerek söylemişti, Jane'e ödev için eşi Dean'dan vazgeçmeyeceğini göstererek onu kıskandırmaya çalışıyordu. Fakat Jane sanki bunu hiç sorun etmiyormuş gibi devam etti.
"Tamam, seni çok tutmayacağım. Sadece on beş dakika benimle kafede oturur musun? Sana anlatacağım şeyler var."
Lorie reddetmek üzereydi. "Dean'ı bekletemem." Dedi tekrar.
Jane sanki Dean'dan değil de sıradan birinden konuşuluyormuş gibiydi. "Anlıyorum ama sadece on beş dakika. Lütfen Lorie. En iyi arkadaşım olarak bunu bana borçlusun."
Lorie gözlerini devirdi ve "Sadece on beş dakika," dedi ciddiyetle. "Sonra giderim."
"Tamam, hadi gel."
Birlikte yakındaki kafeye gidip oturdular. Jane ellerini birbirine kenetliyor, saçını arkaya atıyor, gergin bir şekilde dizini sallayıp duruyordu.
"On beş dakika dedim," dedi Lorie "Neden hemen başlamıyorsun anlatmaya?"
"İnan bana başlamak istiyorum ama nasıl söyleyeceğimi... nasıl söylemem gerektiğini gerçekten bilmiyorum."
"Bir yerden başla işte."
Jane derin bir nefes aldı. "Bak," dedi "Bana bir şey oldu. Son iki gündür hiç olmadığım biri gibi hissediyorum. Söz konusu güvenmekse senden iyisini tanımam o yüzden... lütfen söyleyeceklerim yüzünden beni yanlış anlama, ya da yargılama."
Lorie kaşlarını çatmış sadece dinliyordu, Jane'i bu kadar gergin görmeyeli uzun zaman olmuştu.
"Dünden beri ne zaman etrafta görünsem herkes fısıldaşıp duruyor. Beni bilirsin buna oldukça alışkınım. Ama insanların bahsettiği şey bu kez ne kadar güzel olduğum falan değil, daha farklı şeyler. Bana kıskanarak bakıyorlar, aynı zamanda sanki... özelmişim gibi. Dora mevzusunu biliyorsun, herkesin içinde onunla çıkmam için resmen önümde eğilecekti. Sonrasında da insanlar böyle davranınca..."
"Hoşuna mı gitti?" diye sordu Lorie, cevabı çoktan anlamış olmasına rağmen.
"Evet!" dedi içinden şükürler eden Jane "Tanrım, bir anda nasıl da anlayıverdin. Dediğin gibi hoşuma gitmeye başladı. İlkin bunun sadece bir hoşlantı olduğunu düşündüm ama ben... sanırım ben de Dora'nın bana olan ilgisinden hoşlanıyorum."
Lorie sakin olmaya ve tepkisini kontrol etmeye çalıştı. "Ama bu bir hoşlantı değil öyle değil mi?" diye sordu "Sadece onun senden hoşlanmasından hoşlanıyorsun?"
"Bilmiyorum!" diyen Jane kafasını masaya gömdü.
Lorie söyleyecek söz bulamıyordu.
Kafası hala masada duran Jane'in boğuk bir sesle mırıldandığını duydu. "Lanet olsun ben eş cinsel bile değilim! Neden böyle hissediyorum?"
Lorie cevap veremiyordu.
"Cevap vermeyecek misin?" dedi Jane "Bana bunun gerçek hislerim olmadığını söylemene ihtiyacım var. Bilmiyorum... Şımarık ya da ilgi meraklısı falan olduğumu söyle, yakında bu hissin geçeceğini ya da..."
Lorie aklına gelen fikirle şöyle söyledi. "Öyle olmalı, hem senin bir sevgilin var biliyorsun. Dean..."
"Ah," diye haykırdı Jane "Ondan bahsetme bile. Onunla neden takıldığımı bile bilmiyorum. Dün ona devam edemeyeceğimi söyledim. Anlayışla karşıladı. O bile Dora'nın önünde durmaya cesaret edemedi. Düşünebiliyor musun, Dean! Dora'yı en çok da bu yüzden istiyorum, çünkü erişilmezi oynuyor. Dokunulmaz, dahi, mükemmel, umursamaz... Ama böyle biri bir anda çıkıp sana hisleri olduğunu itiraf ediyor. Söylesene Lorie, yerimde sen olsan ne yapardın?"
Lorie Dora'nın ona karşı hisleri olduğunu hayal etmesiyle bile heyecanlanıyordu, kendini onun yerine koymak mı? Hadi ama...
"Bilemiyorum," dedi Lorie "Ben erkeklerden hoşlanıyorum. Ona hiç bu açıdan bakmamıştım."
Kesinlikle yalan söylüyordu.
"Ben de öyle! Ama şu son günlerde bakış açım tamamen değişti. Sanki bu hissettiğim şey..."
"Yeterli." Dedi Lorie "Artık gidiyorum."
"Nereye? Daha on beş dakika olmadı bile!"
"Fark etmez," dedi Lorie "Gitmem gerek. Yapmam gereken önemli bir şeyin olduğunu hatırladım."
"Öyle mi? Neymiş o? Hey beklesene! Daha anlatacağım şeyler vardı! Lorie!"
Lorie çoktan kafeden çıkmış ve sinirle yarışma için ayrılan prova salonuna yürümeye başlamıştı. İçeri hışımla girdi, kimse onu daha önce böyle görmemişti. Hamarin'e yaklaşıp Dora'nın nerede olduğunu sordu. Hamarin o kadar korkmuştu ki hemen yerini söyleyiverdi. Dediğine göre Dora az önce çıkmıştı.
Bunu duyan Lorie koşarak okuldan çıktı ve çok ileride yürümekte olan Dora'yı gördü.
"Arlet!" diye bağırdı.
Dora onu duymamış gibi yapıyordu yine.
"Yemin ediyorum eğer olduğun yerde durmazsan seni yakalar ve çok pis döverim."
Dora olduğu yerde durdu. Lorie koşarak ona yetişti ve göğsünden ittirdi.
"Ne yaptığını sanıyorsun sen?" diye gürledi.
Dora cevap vermedi, öylece ona bakıyordu. Sanki bunu bekliyormuş ve gerçekten etkilenmiyormuş gibiydi.
"Şimdi de Jane'le mi oynuyorsun? Hoşuna gidiyor mu bari?"
Dora kafasını kaldırdı. "Bu seni neden ilgilendiriyor?"
"Sana soru sorabilirsin demedim!" diye bağırdı Lorie. "Cevap ver! Ondan gerçekten hoşlanıyor musun?"
"Hoşlanmasam neden öyleymiş gibi davranayım?" Tek kaşını kaldırmış, ciddi ve pervasız Dora...
Lorie aksi şekilde cevap verse daha çok rahatlayacaktı, şimdi ise kalbinde hissettiği ağırlığın altında zavallı gibi eziliyordu.
"Sen.." dedi "Yalan söylüyorsun!"
"Hayır söylemiyorum. Ona aşık oldum. Bir anda vuruldum."
Lorie ağlamak üzereydi. "Neden böyle yapıyorsun?" dedi gözlerini ondan kaçırıp. "Sen... yani ben... biz.."
"Bunun sana da faydası oluyordur." Dedi onu dinlemeyen Dora. "Dean boşta kaldı. Onunla istediğin gibi ödev yapabilirsin ya da takılabilirsin."
"Sence bunu istiyor muyum? Hem sen bütün bunları nasıl bilebiliyorsun?"
"Bu kez de ben sana soru sorma hakkını vermiyorum. Sana yaptığım iyiliğin kıymetini bil ve bir daha da ortalıkta Arlet diye bağırıp durma. Bu seferlik seninle konuştum ama bir sonraki sefere bu kadar şanslı olmazsın çünkü bu kadar kibar olmam. Unutma, beni tanımıyorsun, ben de seni. Anladın mı?"
Lorie cevap verecekti ama Dora'nın nasıl umursamaz bir şekilde arkasını dönüp gittiğini gördü ve kelimelerini yuttu. Yuttuğunu sandı, boğazı düğüm düğümdü ve anlaşılmaz biçimde acı çekiyordu.
"Yani hepsi yalan mıydı?"
Dora yine ve yine duymuyordu.
"Tüm o yaşadıklarımız, konuştuklarımız, dinlediğimiz şarkılar ve... ve gitmeden önce bana yaptığın şey..."
"Çocuktuk." Dedi Dora "Aş bunları."
Lorie içinden tekrarladı, 'aş bunları.' Cidden söylemiş miydi bunu? O an ne kadar aptal hissettiğini kelimelere dökebilseydi, aptallığının oluşturduğu kelime yığını bütün dünyayı sarabilirdi. Bir zavallı gibi durmayı kesmeliydi.
"Sana gününü göstereceğim!" dedi ve gözünden düşen yaşı öfkeyle silip okula döndü. Madem herkesin kim olduğunu öğrenmesinden bu kadar korkuyordu, öyleyse Lorie kötü biri olmayı göze alıp bütün okula aslında onun kim olduğunu yayacaktı. Öfkelenen Dora er ya da geç onunla konuşmaya gelecekti.
"Sana söz veriyorum," dedi Lorie "bunları aştığımı görmeni sağlayacağım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sonların Kaçınılmaz Gerçekliği
Short Story"Beni boğacaksın sarı kafa." Dedi Dora, Lorie onu sımsıkı sardığı için sesi boğuktu. "Umurumda değil." Dedi Lorie istifini bozmadan "Eğer istemiyorsan ittir, uzaklaştır. Umurumda değil." Dora bir süre sessiz kalmış, sonunda kollarını Lorie'nin b...