Sonraki hafta Lorie yarışmayla biraz daha az ilgilenmeye, daha çok okula ve Dean'la yaptığı ödeve odaklanmaya başlamıştı. Dora'yı o günden sonra hiç görmemişti. Görmeyi delice istiyordu oysa. Jane ona net bir şey söylemiyordu çünkü kendisinin de haberi yoktu, Hamarin'in ağzından laf almak dünyanın en zor işiydi, Dean'sa Dora'ya onlar kadar yakın değildi. Dora'ya ulaşamadan onun ortalıklardan tamamen çekip gitmesinden korkuyordu.
"Aklıma ne geldi," dedi Jane "Neden hep birlikte biraz vakit geçirmiyoruz?"
Lorie gözleri parlayarak sordu. "Dördümüz mü? Yani sen ben Dean ve ....Dora?"
Jane gözlerini devirdi. "Üçümüzden bahsediyordum, Dora'nın son zamanlarda hiç vaktinin olmadığını biliyorsunuz. Hem her ortamı beğenmeme gibi garip bir huyu var. Onu kuzenimin galasına davet ettim. Ne dedi dersiniz?"
Lorie mırıldandı. "Kasıntı?"
Jane masaya vurdu. "Aynen öye, kasıntı dedi."
Lorie içinden kahkahalarla gülüyordu.
"Yine de haber veririm, belki gelir. Ne diyorsunuz? Yarın akşam olur mu?"
Hepsi için de uygundu, yapacak daha eğlenceli bir şeye sahip değillerdi.
Ertesi akşam tüm işlerini bitirip hazırlanan Lorie uzun zamandır böyle şeyler yapmadığını fark etti. Dora okula geldi geleli o ve Jane birlikte takılmıyor, eskisi gibi sürekli alışveriş yaptıkları maceralara atılmıyorlardı. Bu bir bakıma Lorie'nin içine dönüp gerçekte kim olduğunu sorgulamasına sebep olmuştu. Tüm o Jane'le gittiği yerlerde fazlasıyla eğlenmişti ama asıl yapmak istediği şey hiçbir zaman bunlar olmamıştı. Düşünceleri varacağı noktayı bulamadan telefonu çaldı. Arayan Jane'di, birkaç hafta önceki huylarına yeniden kavuşmuştu ve acele etmesi gerektiğini söyleyip duruyordu. Evin önüne gelmişlerdi ve onu aşağı çağırıyorlardı.
Lorie eşyalarını alıp aşağı indi, arabaya bindi. Kulakları patlatan seste Jane'in her zamanki şarkılarından biri çalıyordu.
"Kısın şunu."
Doğruca sağa dönen Jane mırıldandı. "Bayan 'her şeyden rahatsız' iş başında. Şurada müzik dinliyoruz."
"Buna müzik demen için sağır olman lazım. Neyse, beni de kendine benzetiyorsun. İkinizle idare temek zorundayım bu akşam." Dora'nın gelip gelmeyeceğini sormaya çalışıyordu.
Jane tongaya düştü. "Dora'ya haber verdim, ama geri dönmedi."
Yol boyu bunun dışında konuşmadılar.
Arabadan inip geldikleri yere yürüdüler. İlk hedefleri rast gele seçtikleri bir film için sinemaya girmekti. Koltuklara oturup sırf zaman geçsin diye yaptıkları aktivite hakkında bir süre konuştular. Dean ikisine de patlamış mısır almıştı. Film boyu Jane özür dileye dileye oturdukları yerden kalkıp durmuş, dışarı çıkarak telefonla konuşmuştu. Dean dikkatle filmi izliyor, Lorie sadece sıkılıyordu. Sağına döndü ve mısır yiyen Dean'ın yerinde Dora'nın olduğunu hayal etti.
Yüzünde çarpık bir gülümseme oluştu. Onunla hiç böyle uzun uzun vakit geçirememişti. Hiç patlamış mısır yiyememiş, hiç marketlerde satılan promosyonları araklamamış, ihtiyacı olmadığı saçma şeylere bir ton para vermemiş, genç olmamıştı. Lorie onunla ne kadar az vakit geçirdiğini düşünüce karar verdi, 'onu kızdırmadan onunla vakit geçirmem lazım'.
Yanında oturup mısır yediğini, üstün mizahı ile film hakkında şakalar yaptığını hayalledi.
"Neye gülüyorsun?" dedi Dean "Bana değil filme bakacaksın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sonların Kaçınılmaz Gerçekliği
Historia Corta"Beni boğacaksın sarı kafa." Dedi Dora, Lorie onu sımsıkı sardığı için sesi boğuktu. "Umurumda değil." Dedi Lorie istifini bozmadan "Eğer istemiyorsan ittir, uzaklaştır. Umurumda değil." Dora bir süre sessiz kalmış, sonunda kollarını Lorie'nin b...