Lorie midesine doğru yükselen bulantıyı duyumsadı. Her yer bir anda boğucu, sarsıcı, bir kabusun içinde yer alan sis gibi göründü. Daha fazla kendini taşıyamadı ve dizleri üzerine düştü.
"Olamaz," dedi "Olamaz, b-bir rüya görüyorum. Uyuyorum. Olamaz. Olamaz!"
Kafasını iki yana sallayıp duruyordu. Ne kadar sallarsa sallasın iki kanlı ceset orada duruyordu ve Lorie istediği kadar saçlarını çekiştirip dursun bu geri alınmıyordu. Lorie cesetler gözünün önünden kaybolmayınca ayağa kalkmayı denedi ve başarısız oldu. Sürünerek Dora'nın yanına gitti.
Görüşünü bulanıklaştıran bir şey vardı, ağladığının bile farkında değildi Dora'ya korkuyla bakarken. Eli Dora'ya uzanıyor, dokunmak istiyor, ulaşamadan öylece bekliyordu. Kanlar içinde duran, güzel yüzü ölümün çarpıcılığı ile korkunç hale bürünmüş, gözleri acı içinde kıvranıyor gibi kahrederek bakan kişi Dora değil de bir başkasıydı sanki. Lorie bunu düşündüğü sırada Dora'nın eline bakıyordu ve o ellerin arasında dün bizzat kendisinin vermiş olduğu şans kolyesini görünce yüreği burkuldu ve görüşü aydınlandı. Hemen uzanıp Dora'yı kucakladı. Kan, koku, korkunç ölüm gerçeği umurunda değildi çünkü bu kişi onun Dora'sıydı.
"Dora, buradayım. Buradayım sevgilim. Buradayım. Her şey geçecek. Uyanacaksın."
Kollarındaki bedenin soğukluğu ona Dora'nın asla uyanamayacağını söylese de itiraf etmek istemiyordu.
"Buradayım. Hiçbir yere gitmiyorum. Ayrı eve çıkacağız. Her şey çok güzel olacak. Her şey..."
Hıçkırıkları yüzünden konuşamaz haldeydi. Elleri Dora'nın kanına bürünmüştü ve gözyaşlarını silmek için o eli kullandığında yüzü de kan olmuştu. Ellerindeki kanı silmek için tişörtünü kullandı, kan her yere bulaştı. Bu Dora'nın kanıydı. Böyle değerli bir şeye saygısızlık ediyordu. Sanki Dora uyanıp ona kızacakmış gibi ne yapacağını bilemedi ve daha çok ağlamaya başladı. Kucağındaki katı beden o ağladıkça sarsılıyordu. Artık delirmiş gibi ağlıyor, konuşamıyor, sıkı sıkı bedene sarılıyordu. Gözyaşlarının göl olup bütün evi dolduracağından korktu. Neden asla sonu gelmiyordu? Neden canı bu kadar yanıyordu? Bu mahveden, dünyayı karanlık bir çukur gibi gösteren acı da neyin nesiydi? Neden özellikle göğsünün sol tarafını yerle bir ediyordu?
Gözü Dora'nın yanında duran silaha kaydı. Hemen elinin ucundaydı. Kendini mi vurmuştu? Bunu kendine gerçekten yapmış mıydı? Onun yerine kendi canı yandı aniden. Koca bir cam parçası gelip kalbine oturdu. Lorie onun nefretini başından beri hiç anlamadığına emin oldu. Bakışları Schward'a kaydı, arkasından vurulmuştu. Dora onu vurmuştu, sonra ise silahın ucunu kendine doğrultmuş...
"Nefret ediyorum senden!" diye gürledi Lorie "Nefret ediyorum nefretinden! Nefret ediyorum doğrularından! Hiçbir şey bunu yapmaya değmezdi." Dora'nın acı içinde aralık kalan gözleri kendisine bakıyordu. Sanki kendisini dinliyormuş gibi. Usulca onu kollarından bıraktı ve ellerini açık gözlerine götürüp onları kapattı. Yüzüne doğru eğildiği için çenesindeki göz yaşı Dora'nın boynuna düşmüştü. Bir an için onun artık nefes almadığını, yaşamadığını düşündü ve çıldıracak gibi hissetti.
Birilerine haber vermesi gerektiğini anlayacak bilince zar zor kavuştuğunda ayağa kalkmıştı. O anda kanepenin yanında bir kutu gördü. Kutu Dora'nın kendini silahla vurduğu kanepenin üzerindeydi.
Lorie istemsizce ona uzandı ve alıp açtı. Birkaç kağıt, bir küçük kutu ve bir de kaset vardı. Eli anında kağıtlara gitti. Özenli yazı upuzundu. Birilerine haber vermeyi istemsizce zihninde geri plana attı ve kağıtları açtı.
"Gün ışığım, hayatımın aydınlık kısmı, güneşim...
Sana kalacağıma dair verdiğim sözün üzerinden saatler geçmişti, yemin ederim o adamla uğraşmaktan vazgeçmiştim. Fakat ikinci kez hayat bunun faydasız olduğunu gösterdi. Lütfen beni suçlama, onu öldürmek istememişti.
Sana her şeyi en başından anlatacağım."
Lorie kağıtlara dikkatli baktığında buruşmuş olduklarını yeni gördü, büyük ihtimalle şimdi cansız bir şekilde yerde yatan Dora bunları ağlayarak yazmıştı. Bu kağıtlarda onun gözyaşı gizliydi. Lorie kağıtları avucuna sıkıştırıp öptü, öptü ve göğsüne bastırdı.
"Buna nasıl dayanacağım." Dedi tekrar ağlamaya başlarken "Nasıl yapacağım? Ne yapmalıyım?"
Etrafa baktı. Odada iki ceset duruyordu. Daha önce tanıdığı fakat şimdi hayatta olmayan, iki cansız nesneden ibaret ceset... Birilerini aramalıydı ama gücü yoktu. Mektubun devamını okumak istiyordu ama gücü yoktu. Buradan çıkıp gitmek istiyordu ama gücü yoktu. Dora'nın uyanmasını istiyordu ama bu imkansızdı.
Zar zor telefonuna uzandı, birilerini aradı ve saçmaladı. Hemen orada olacaklarını bildiren sağlık görevlilerinden sonra eli tekrar mektuba uzanmıştı. Dayanamayacağını bilse de okumaya başladı.
Şöyle diyordu Dora, "Her şey sen o evden taşındıktan sonra başladı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sonların Kaçınılmaz Gerçekliği
Conto"Beni boğacaksın sarı kafa." Dedi Dora, Lorie onu sımsıkı sardığı için sesi boğuktu. "Umurumda değil." Dedi Lorie istifini bozmadan "Eğer istemiyorsan ittir, uzaklaştır. Umurumda değil." Dora bir süre sessiz kalmış, sonunda kollarını Lorie'nin b...