Ay final bölümü ile karşınızdayım...
Bakalım bu bölüm nasıl olacak.
Şu an heyecanlıyım, emeklerimin karşılığını almam dileğiyle. 🙏🏻
Son kez bölüme geçelim...
***
Hızlı ama dikkatli bir şekilde yola devam ediyordum. İzmir sınırlarından çıkmıştım. Daha kırk beş dakikalık yolum vardı.
Biraz ilerledikten sonra araba teklemeye başlayınca kenara çekerek arabadan indim.
Kapartoyu açtığımda mırıldanmaya başladım. "Ama ben hiç anlamam ki böyle şeylerden." diyerek ayağımı hızla yere vurdum.
Arabayı kilitleyip Yasemin'e mesaj attım arabamı buradan aldırması için.
Çantamı boynuma asarak yürümeye başladım. Şarjım ikiye düşmüştü ve otuz saniye sonra kapanacağı bildirimi gelmişti.
"Her şey mi üst üste gelir be arkadaş!" diyerek telefonumu çantama koydum. Bir tane bile taksi geçmemişti. Otostopta çekmek istemiyordum, bu yüzden yapacağım tek şey tabana kuvvet oraya kadar yürümekti. Kaç saat içinde varırsam artık.
Yanıma yaklaşan motor ile kaşlarım çatılmıştı, başında kask vardı ve onu çıkarmadan benim yanımda durarak konuşmaya başladı.
"Hanımefendi gideceğiniz yere kadar bırakabilirim?"
"İstemez." dedim ve yürümeye devam ettim. Sesi tanıdık gelmişti, garipti.
"Bakın burada böyle yürürseniz ya kaçırılır ya da arabanın çarpması sonucu ölürsünüz. Gideceğiniz yer neresi ise bana söyleyin ben size yardımcı olurum." dediğinde denize düşen yılana sarılır misali gideceğim yeri tarif ettim.
"Tamamdır, ne garip ki aynı yere gidiyoruz." diyerek motorun arkasından kırmızı bir kask çıkardı.
"Bunu takın ve arkama binin." dediğinde başımla onaylayıp kaskı taktım ve arkasına binip motorun arkasına tutunarak bir yeri tuttum.
Beyefendinin beni bıraktığı yer ile Buğra'nın tarif ettiği yer yakın olduğu için tarif ettiği Şile'de çiftlik evlerinin olduğu bir yere gelmiştim. Türlü türlü çiftlik evleri vardı burada, hangisinde olduğuna dair ufak bir fikrim olmadığı için arabalara bakıyor, Buğra'nın arabasını arıyordum.
Biraz ilerledikten sonra yan tarafta gördüğüm at çiftliği ile bütün düşüncelerimden çıkıp o tarafa doğru koştum. O kadar güzellerdi ki.
"Ay siz ne kadar güzelsiniz." dedim yüzlerini severken. Aniden kişlemesi ile kendimi arkaya ittim.
"Ne oluyor be!?" dediğimde yan tarafımdan gelen havlama sesi ile yavaşça o tarafa döndüm. Bütün dişlerini gösteren şirin ama sinirli bir köpekle karşılaşmayı evet beklemiyordum.
"Aa güzel hayvan sen şimdi otur ben gidiyordum zaten." dediğimde bir kere daha havlaması ile "AAAAAAAAAAA!" diye bağırarak koşmaya başladım.
"Hav hav hav!"
"Git! Hoşt hoşt!" diye bağırıyor bir yandan da koşuyordum.
"İmdaaaaaaaat yiyecekler beni!" nereye doğru gittiğimi bilmiyordum. Bütün her yer birbirine benziyordu zaten.
"Allah cezanı vermesin Buğraaaaa!"
"Bırak peşimi hoşt hoşt!"
Ayağımın taş gibi bir şeye takılması ile hortumun açık olması sonucu çamura bulanmış yere düşmem bir olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAZ YAĞMURU
Roman pour AdolescentsKitap gençlik kitabıdır. ✔️ • Bir yaz yağmuruna yakalanmak insanı en fazla nasıl bir şeyin içine sürükleyebilirdi ki? Hadi gelin, buna birlikte bakalım :)