Bölüm 4

1.3K 209 81
                                    

İYİ OKUMALAR ARKADAŞLAR... YENİ BÖLÜMLER SİZLERİN YORUM VE BEĞENİLERİNİZE GÖRE GELİYOR... ELLİ YORUMUN ALTINA BÖLÜM GELMEYECEKTİR... BOL KEYİFLER...


Karşısında kot pantolon ve tişörtle oturması bile zaten ilginç bir durumdu. Bunca zaman içinde bir elin parmaklarını geçmemiştir onu böyle sportif kıyafetlerle görmek. Azrail, meraklı bir şekilde başını yana eğdi. Gecenin bir saatinde yanında Taehan ve Skyla ile karşısında dikilmiş olması yeterince ilginç değil miydi?

Elbette olan bitenlerden haberi vardı. Şuan da bütün dünya Diesel Spinozza'nın bağış etkinliğini basmasıyla çalkalanıyordu. Özellikle de genç iş adamı Caleb Sullivan'ı tehdit etmesi... Bambaşka bir mevzuydu.

Bacak bacak üstüne attı ve ilgiyle yorgun görünen üçlüye baktı. Aralarında bir tek Caleb yeni duş almış gibi görünüyordu. Diğerleri etkinlikten çıktıkları gibi gelmişlerdi. Elbette ki her zaman temizlik için kendisine zaman yaratmayı başarırdı.

Geri doğru yaslandı ve merak içinde onlara baktı. Bu sessizlik daha ne kadar sürecekti acaba? "Ne kadar da pervasız bir genç" dedi ayıplar bir sesle. Aşağıdan yayılan alaycılığı hepsini ürpertmişti. "Babasına hiç benzemiyor"

Diesel, mafyayı daha çok yeni eline almıştı. Nereden bakılırsa bakılsın beş yıllık bir süreçti. Ancak babası Guilermo Spinozza her zaman sağduyulu olmasıyla bilinen bir adamdı. Böyle pervasızca basının ve insanların olduğu etkinlikleri basmazdı. O işini gölgelerde yapmayı tercih ederdi.

Caleb, ellerini saçlarının içinden geçirdi. Bugün bitmek bilmiyordu. Zaten öğleden sonrasını onunla geçirmişti ve şimdi kendisini tekrar burada bulmuştu.

Onun sessizliği Azrail'i memnun ediyordu. Bunca zaman sonunda bile onunla uğraşmak çok eğlenceliydi. Ancak durum gerçekten ciddiydi. İtalyan, onun adamını halka açık bir yerde tehdit etmişti. Bir başkası olsa altında bir şeyler arardı. Ancak Caleb söz konusu olunca yalnızca onun gözüne güvenirdi.

Genel olarak sorunsuz ve güvenilir bir adamdı. Yanında bulunduğu bunca zaman boyunca sürekli arkasını temizlemişti. İşe bak ki bir yanlış anlaşılma olduğu belli oluyordu. "Eee?" dedi en sonunda başını yana eğerek. "Ne çalmıştın?"

"Ben bir şey çalmadım" dedi Caleb aslında sesi sakindi ancak yerinde kıpırdanıp duruyordu. Çok hızlı duş almak zorunda kalmıştı ve yeterince temizlendiğine emin olamıyordu. Ayrıca eldivenleri yoktu ve ellerini kucağında tutmakta zorlanıyordu. Hiçbir şeye dokunmamaya çalışmak çok zordu. Bir de tişört giydiği için kolları da açıktaydı. Arkasındaki sandalye ne kadar iyi silinmişti acaba? Çamaşır suyu mu kullanılmıştı yoksa basit sabunlar mı? Bundan muhtemelen zerre haberi yoktu. O yüzden sormanın bir yararı olmazdı.

Azrail, derin bir nefes alıp geldi. Bu kadar zaman sonunda onun aklından geçen her şeyi kendi düşünüyormuş gibi bilirdi. "Çamaşır suyu" dedi en ufak bir fikri olmamasına rağmen. En azından kafasını biraz olsun önlerindeki soruna vermesini istiyordu.

Erkek bir an rahatlamış gibi durdu. Yine de bu seferde başka bir sorun ortaya çıkıyordu. Odanın her yeri mi çamaşır suyuyla temizlenmişti yoksa sadece kendi sandalyesi mi? Şüpheli bakışlarla Azrail'e baktı. Erkek başını iki yana sallayarak ellerini iki yana açtı.

"Bu işi bitirmediğimiz sürece buradan çıkmamıza izin vermeyecek" dedi en sonunda Taehan sabırsız bir şekilde. "Burada ne kadar çok kalırsan o kadar bir şeylere maruz kalırsın. En az hasarla kurtulmak istemez misin?"

Doğru söylüyordu. Caleb derin nefeslerle kendisini sakinleştirmeye çalıştı. Bu durumda Taehan'ın söylediğini dinlemek zorundaydı çünkü gerçekten de bu işi bitirmeden Azrail onları salmayacaktı. "Ondan bir şey çalmadım" diye tekrar etti en sonunda Azrail'in gözlerinin içine bakarak.

"Peki, oyun oynadın mı?"

Herkesin çok iyi bildiği bir şey varsa o da Caleb ile kumar masasına oturmak demek kaybetmek anlamına gelirdi. Hayatının büyük kısımlarını kumarhanelerde geçirmişti. Ergenliği boyunca büyük kumarhanelerde yaşamıştı ve bütün servetini de kumar sayesinde yapmıştı. Onunla kimse oyun oynamazdı. Delirmiş olmak gerekiyordu.

Erkek başını iki yana salladı. "Hatırlardım" dedi en sonunda. "Diesel Spinozza gibi bir adamla kumar masasına oturup da sorunsuz kalkmam mümkün olabilir mi sence?"

Doğru söylüyordu. Kaybetmeye dayanamayan bir adamdı karşılarındaki. Caleb, onu soyup soğana çevirdikten sonra sıkıntı çıkarırdı. Bu durumda geriye yalnızca bir seçenek kalıyordu. "O zaman sorun yok" dedi erkek sakin bir şekilde. "Bu bir yanlış anlaşılma"

En başından beri bunu anlatmaya çalışıyordu zaten. İşe bakın ki ne Azrail ne de Spinozza onu dinleme gereği görmemişti. İrkilerek yerinden fırladı. Lanet olsun yanlışlıkla sandalyeye dokunmuştu. Teninin bir şeylere dokunmasından hoşlanmıyordu.

Ayakta gezinmeye başladı. "O herif fazlasıyla bağnaz" dedi en sonunda. "Ona söyledim ama beni dinlemedi bile. Aklımı başıma almamı söyledi"

Taehan karısına baktı. Skyla çok yorulmuş gibi görünüyordu. Bu işi bir an önce bitirmeleri gerekiyordu. "Neden onunla konuşmaya gittin ki zaten?" dedi asabi bir sesle. "Kaçmaya karar verdik sanıyordum"

Caleb gözlerini ona dikti. "O zaman Skyla tehlikeye girerdi" dedi düz bir sesle. Sanki bunu anlamamış olduğunu idrak edememişti. "Birkaç gün önce o adamların kumarhaneye geldiğine dair bir duyum aldım. Benim peşimde olduklarını biliyordum. Sizinle kaçsaydım peşimden gelirlerdi. O zamanda Skyla sıkıntıya düşerdi"

"Caleb" dedi Skyla dolmuş gözlerle ona baktı. Şaşırmış ve etkilenmiş görünüyordu. Taehan'ın yüzündeki bakış bile yumuşamış ve hatta biraz da utanmış gibi görünüyordu.

Bu sevgi dolu aile tablosuna karşı Azrail gözlerini devirdi. Ardından ayağa kalktı. "Ian ve Lenka'yı çağır" dedi en sonunda Taehan'a. "Bende Spinozza ile görüşeceğim. Bu işi konuşarak halledebilir miyiz bir bakalım. Eğer yapamazsak o zaman yapacaklarımızı değerlendiririz"

Gecenin geç saatlerinde Caleb nihayet evine girmeyi başarmıştı ama kendisini lağımın en derin ve pis noktası gibi hissediyordu artık. Yorgun bir şekilde üzerindeki tişörtü çıkardı ve aynaya baktı. Altın rengi gözlerinin altında mor halkalar oluşmuştu. Kahverengi saçları karman çormandı.

Bıkkın bir şekilde geri doğru gitti ve dik durdu. Caleb'ın omuzları geniş ve beli inceydi. Kendisi gibi genellikle masa başı işler yapan bir adam için korunması zor bir vücuttu ancak spor yapmayı seviyordu.

Eskiden çok kavga ederdi. Çocukken ve gençken çok kavgacıydı. Uzun zaman önce durulmuştu. Çok uzun zaman önce bırakmıştı. En son ne zaman birine yumruk attığını bile hatırlamıyordu.

Gözlerini kapattı ve kulaklarında çınlayan sesi yok etmeye çalıştı ama çok güçlüydü. Kolay kolay gidecek bir ses değildi. Neredeyse bütün hayatı boyunca onu takip etmişti bu ses. Bir türlü gitmiyordu.

"Yine pislik içindesin!" diye bağıran o kadının sesiydi bu. "Ağabeyini öldürmek mi istiyorsun? Mikrop kapmasını ve can çekişerek ölmesini istiyorsun değil mi?"

Bir şey istediği falan yoktu. Caleb, daha sükûnet insanıydı. Gerçi bulunduğu pozisyon ve yaptığı iş söz konusu olduğunda bunu hayatı boyunca bulamayacağı da bir gerçekti.

Bir an için umursamamayı ve uyumayı düşündü ancak bu düşünceye karşı alaycı bir şekilde güldü. Ardından yorgun bir şekilde üzerindeki kotu da çıkarıp banyoya girdi. En azından yatmadan önce Bayan Aldrin'e mesaj atabilirdi. Sabahın köründe onu uyandırmaması için...

CAM KADIN- MİLYONLUK BEBEK 4. KİTAPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin