İYİ OKUMALAR ARKADAŞLAR... YENİ BÖLÜMLER SİZLERİN YORUM VE BEĞENİLERİNİZE GÖRE GELİYOR... OTUZ BEŞ YORUMUN ALTINA BÖLÜM GELMEYECEKTİR... FİNALE DOĞRU ADIM ADIM İLERLİYORUZ... SON İKİ ADIM KALDI... BOL KEYİFLER...
O numarayı aramak o kadar da kolay olmamıştı. Bir şekilde Azrail'in neden yapmadığını anlayabiliyordu. Sonuçta bahsi geçen kadın kolay değildi. Eleanor'un ya da diğerlerinin bu işe karışmalarını istememişti. Ian ve Lenka'nın evleri mahvolduğu için misafir etmişlerdi. Eleanor, onlara iyi ev sahibeliği yapacaktı.
O numara tabi ki direk olarak Çöl Gülü'ne ait değildi. Ancak tabi ki ona ulaşabilecek birini tanıyan birinin tanıdığı gibi bir şeydi. O kadının hayatı boyunca telefon kullandığına şahit olmamıştı. Birinin ona ulaşmak isterse her şekilde ulaşabileceğini söylerdi.
Haklı olduğu gerçeğini kabul etmek canını acıtıyordu ve bu ilk değildi. O genellikle haklı olurdu. Asıl sorun Caleb'ın istediği saatte ya da istediği yerde olup olmayacağıydı. Gelmeye de bilirdi ve bu konuda kimse ona bir şey diyemezdi.
Gerçi çoktan bir saat geç kalmıştı bile. Başını eğip saatine baktı. Bu ülkede olup olmadığını bile bilmiyordu ama en azından dünyanın öteki ucunda bile olsa yetişebileceği bir saat söylemişti. Akşam dokuzda buluşmak istemişti ve şimdiden on olmuştu bile.
Onu bir saattir bekletiyordu. Ayaklarının üzerinde sallanarak durdu. Ne kadar süre daha burada kalması gerektiğinden kesinlikle emin değildi. "Kolay olmazdı zaten" diye fısıldadı. Hava gerçekten soğumuştu ve Caleb artık çok üşümeye başlamıştı. Trençkotun yakasını dikleştirdi ve ellerini ceplerine soktu. "Hiç kolay olmaz"
Dünya üzerinde görüşmek istemediği tek insanı bekliyordu ve gerekirse günlerce bile bekleyebilirdi. Derin nefesler alıp verdi. Telefonu sürekli cebinde titriyordu. Muhtemelen endişeli kadını sürekli mesaj atıyordu ya da Ian onu gıcık etmeye çalışıyordu.
Başını öne eğdi. Ayakkabılarına çamur bulaşmıştı. Dişlerini sıktı. Burayı tercih ettiği için delirmiş olmalıydı ama Taehan'ın depodan bozma evi yakın olduğu için uygun bulmuştu. Burası bir liman bölgesiydi. Ticaretin döndüğü bir liman bölgesi...
Çamurun ve pisliğin bol olduğu bir yerdi ayrıca da. Caleb başını iki yana salladı. Ayakkabısının ucunu yere vurarak çamuru atmaya çalıştı ancak bu işe yaramadığı gibi etrafa da sıçratmıştı. "Tanrım" diye homurdandı ve yere eğildi.
Silahın emniyet kilidinin açıldığını haber veren o klik sesini duyduğunda olduğu yerde kaldı. Etrafını saran gül kokusunu duyumsadığında gözlerini kapadı istemsizce.
"Demek hala pislik fobin var"
Ah, bu ses...
Bu sesi o kadar iyi tanıyordu ki yıllarca duymamış olmasına rağmen üzerindeki etkisi kesinlikle hala aynıydı. Tüylerini diken diken ediyordu. Geleceğini düşünmemişti ama işte tam da arkasında duruyordu. "Uzun zaman oldu" diye mırıldandı sessizce. "Ve sen beni böyle mi karşılıyorsun?"
Kadının gülüşü gerçekten de hala korkutucuydu. Caleb onun bir şey yapmayacağından emin olmak isteyerek ellerini havaya kaldırdı ve yavaşça doğrulmaya başladı.
İşte oradaydı. O koyu kahverengi gözleri nerede görse tanırdı. Soğuk ve acımasız bakışlarıyla gördüğü en güzel kadınlardan biriydi. Duruşu bile tehlikeli oluşunu göstermeye yetiyordu bunun için elinde bir silah tutmasına gerek yoktu. Önüne gelen herkesi kadın, erkek, çocuk, yaşlı demeden iradesi altında diz çöktürebilecek bir kadındı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CAM KADIN- MİLYONLUK BEBEK 4. KİTAP
ActionCALEB SULLİVAN, MİZOFOBİ YANİ MİKROP FOBİSİ OLAN GÜÇLÜ, SAĞ DUYUSU YÜKSEK VE ZEKİ BİR KUMARHANE PATRONUDUR. NORMAL ŞARTLARDA BAĞLI OLDUĞU GRUBUN TEMİZLİKÇİLİĞİNİ YAPAR. PİSLİĞİ TEMİZLEMEK VE ARKALARINI TOPLAMAK ONUN İŞİDİR. UZUN ZAMANDIR YANINDA ÇAL...