20. Bölüm

288 52 15
                                    

20.Bölüm ~ İyi okumalar.

Alttaki yıldız sembolüne basıp satır arası yorumlar yaparsanız çok sevinirim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Alttaki yıldız sembolüne basıp satır arası yorumlar yaparsanız çok sevinirim..

                                          ••••••

Bedenim, huzursuz bir bekleyişin içinde ruhumu yormaktan başka bir şey yapmıyordu. Bekleyişlerin sonu iyi ya da kötü bitmeliyken benim içimde dakikaların saat, günlerin aylar olduğu bekleyişin sonu büyük bir belirsizlikti.

Sandalyeleri masanın altına yerleştirdiğimde hala beni izleyen meraklı gözler olduğunun farkındaydım.
"Salih Amca, sen bana inanmıyor musun?" dediğimde içimdeki sıkıntıya bir yenisi daha eklenmişti. Adama yalan söylediğim yetmiyormuş gibi hala bana bakan şüpheli ve tedirgin bakışlarını silsin istiyordum.

"Yok kızım olur mu hiç öyle şey?" derken gözlerini yere dikmiş sesi kısılmıştı.
"Kaç gün oldu göremedim. Alışkın değilim ya, ondan bu huysuzluğum" dediğiyle gidip ellerini güven verircesine tuttum ve eğildim.

Yalan söyleyerek de ne çok güven verilirdi ya!

"Estağfurullah Salih Amca" dedikten sonra kocaman gülümseyerek baktım yorgun gözlerine. O da aynı şekilde karşılık verdiğinde önünden kalktım ve tüm masaları son kez silip kasayı toparladım.

Kendim için bir kahve hazırlarken Burak'dan hala haber gelmeyişi beni iyice huzursuz etmişti. Kaç saat olmasına rağmen ne bir mesaj ne bir çağrı hiç bir şey düşmemişti telefonuma. Salih Amca'nın arkadaşı gelip birlikte çıktıklarından beri kapalı cafede tek başıma oturmuş bilmem kaçıncı kez kendime yaptığım kahveyi içiyordum.

Elimdeki beyaz kupayı alıp cam kenarındaki sandalyeye oturduğumda telefonumu kontrol ettim. İstediğim bildirimleri göremeyince masanın üzerine koydum tekrar. Tüm sıkıntıyla nefesimi dışarıya verirken elimdeki kahveden küçük bir yudum aldım.
Zaman ilerledikçe sıkılmaya başlarken giyinme odasında bulduğum kitabı okumaya başladım. Elimde ılık kahve, önümde çok kalın olmayan bir roman ve içeriyi aydınlatan sokak lambası.

DİLHUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin