11. Bölüm ~ İyi okumalar.
Attığım adımların beni nereye çıkaracağını bilmeksizin yürüyordum. Tek hissettiğim yürüdüğüm yoldaki taşların soğukluğuydu. Üstümdeki bembeyaz elbise, ağaçların bile siyah olduğu ormana meydan okur gibiydi.
Kulağıma dolan önce büyük bir uğultu ve ardından defalarca adımın seslenilmesiyle etrafımda çaresizce dönmeye başladım. Neredeydim ben, burası da neresiydi böyle?
Ağlamaya başladığımda dizlerimin üzerine çöktüm. Fakat benim sesimi bastıran bir bebek ağlamasıyla kafamı kaldırarak etrafıma baktım. Devam eden güçlü bebek ağlamasıyla ayağı kalkıp koşmaya başladım. Sanki ağlayan o küçük bebeği bulup onu susturacak, derdine derman olacak gibi koştum.
Ben koşukça bebeğin sesi ve çığlıkları arttı. Lakin, durmadım.Nereye koştuğumu bilmeden koştum, öyle ki önümdeki uçurumu bile son anda görmüştüm fakat, nafileydi.
~
Bedenim öne doğru savrulduğunda alnıma yapışan saçlarıma gitti elim. Nefes nefese yatağın içinde öylece sakinleşmeyi beklerken gördüğüm kabusun saçmalıklarını düşünüyordum.Uçurum, orman ve en önemlisi göremediğim fakat ağlamalarını hala kulağımda duyduğum bir bebek.
Banyoya girip duşumu aldıktan sonra üstümü giyinip evden çıktım. Bu soğukta cafeye gitmek yerine evimde kahve ve kitap ikilisiyle muhteşem günler geçirmeyi yeğlerdim fakat bu biraz olanaksızdı.
Otobüs durağına giderken yanıma neredeyse duracak kadar yavaş ilerleyen bir araba yaklaştığında korkuyla ellerimi avuşturdum.Yolun bu kadar ıssız olması işimi kolaylaştırmazken korkumu ikiye katılıyordu ki araba tam önümde durdu. Sağa geçip ilerleyecektim fakat ön ve arka cam aynı anda açıldı. Önden gözünü kırparak sırıtan Burak, arkada ise gülerek el sallayan Yağmur çıkınca derin bir rahatlamayla güldüm.
"Gideceğin yere kadar bırakabiliriz yavrum" diyen Burak'a burnumu kırıştırarak baktım."Kıro musun?" sorumla sahte üzüntüsüyle kafasını eğdi. Böylece Ateş'in ciddi yüzüyle karşı karşıya kaldı benim gülümseyen yüzüm. O da bunu beklemiyor olsa ki gözlerini kıstı. Şunu yapmayı ne zaman bırakacaktı?
Burak kafasını kaldırmayınca sahte bir şekilde öksürdüm.
"Hadi Eylül, biz bırakalım seni" arkadan gelen sesle kafamı Yağmur'a çevirdim. Yok dememe fırsat kalmadan o arka kapıyı açmıştı bile. Pek de isteksiz değildim doğruyu söylemek gerekirse.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİLHUN
Teen FictionKadının elleri küçük ve kırılgandı. Tıpkı kalbi gibi. Onu herkesten koruyacak birine ihtiyaç duyuyordu. Güvenebileceği, sevebileceği, babası gibi onu asla terk etmeyecek birine. Adam ise güçlü, çok güçlüydü. Kadını koruyacak kadar hemde. Ama bir o k...