7. Bölüm

1.5K 803 67
                                    

Merhaba! Arkadaşlar bölümleri telefondan yazıyorum ve elimden geldiğince uzun tutmaya çalışıyorum. Eğer yazım yanlışı ve hatalarım olursa mazur görün. Sizleri seviyorum🌹

~~

7. Bölüm ~ İyi okumalar.

Gözlerime bir gölge misali düşen büyük kirpiklerim güneşin yakıcılığını engelleyemiyordu. Açtığım göz kapaklarımla öyle boş boş izledim etrafı önce. Bu çekyatta geçirdiğim ikinci sabahımdı.

'Zıt kutuplar birbirini çeker Eylül' cümlesi beynimde tekrar varlığını haykırırken derin bir nefes aldım. Buna bir an önce son vermeli duygularımın kontrolünü elime almalıydım. Zira böylesi hoşuma gitmiyordu.
Üstümdeki battaniyeyi atıp saate baktığımda bir saat erken kalktığımı anlayıp çantamdan bir kaç temiz kıyafet ve bornozumu alıp banyoya girdim.

Saçımdan süzülen damlalar önce boynuma ordan göğsüme yol izlediğinde çatlak olan küçük aynada üstümdeki bornozla kendimi izliyordum.
Hayatım sadece yirmi dört saat içinde değişmiş tamamen başka bir boyuta taşınmıştı. Şu an sıçrayarak bir uykudan daha uyansam şaşırmazdım. Ama bu isteyeceğim en son şey olurdu.

Siyah taytımı, üstüne çok kalın sayılmayacak mor bol kazağımı giydiğimde ıslak saçımı kurutmayı gerek görmeyerek gelişi güzel taradım. Salık bıraktığım saçlarımı arkaya savurup telefonumu aldığımda evden çıktım. Kapıyı defalarca kitleyip evden çıkmadan hemen önce aldığım küçük kol çantasının içine atarak merdivenlerden inmeye başladım.

Bitirdiğim basamaklarla karşıma çıkan kapıya baktım. Dün ki gereksiz ama bir o kadar da gergin geçen konuşma gelmişti aklıma. Aramıza mesafe koyarak konuşmasını sürdürse iki kelam eder altta kalmazdım fakat o tercihini, yaklaşıp beynimi çorba etmekten yana kullanıyordu. Bunu neden yaptığı hakkında bir fikrim yoktu. Belki Eylem yüzünden acımıştı bana? Kafamdaki tilkilerin kuyruklarını bir türlü birbirine bağlayamazken kapının açılma sesiyle düşündüklerime bir müddet ara verdim.
Kapı tamamen açıldığında tepeden tırnağa simsiyah giyinimli kömür karası gözleriyle buluşmuştu gözlerim.
Şansımın hiç bir zaman yaver gitmediğinin kanaatine bir kez daha varmıştım.

Bana bakıp kapıdan çıkarken dudakları biçimli bir şekilde kıvrıldı. Kapının kapandığından dolayı çıkan sesle ve bir yandan da oluşan sessizlikle kolumda asılı olan çantanın askısını sıktım.
"Beni mi bekliyordun?" neşeli sesiyle sorduğu soruyla karşı karşıyaydım. İç sesim 'Sakin ol Eylül sadece saçma ve basit bir soru' şeklinde bağırırken kalbimin teklemesi ve ellerimin terlemesi bu aptallığımı apaçık gözler önüne seriyordu.

"Neden seni bekleyecekmişim, cafeye gidiyordum." diyip yanından hızla geçerken çantanın askısını yamulttuğuma yemin edebilirdim.
"Güzel" duyduğum ama anlamlandıramadığım kelimeyle arkamı döndüm.
"Güzel olan ne?" yönelttiğim soruyla ilk defa yaklaşmak yerine böyle konuşmayı seçmişti. Ama ben yine gerginliğime dur diyemiyordum.
"Haddinden fazla güzel kokuyorsun ve bu benim dengelerime iyi gelmiyor." işittiğim sözler kulağımdan girip beynimi es geçerek kalbime yerleşirken karnıma giren ağrıyla yerimde kıpırdandım.

Güzel kokuyorsun.

Ve bu benim dengelerime iyi gelmiyor.

Bir anda değişen ya da öyle hissettiğim ortamın sıcaklığı nefes almamı zorlaştırmış konuşmakta güçlük çektiğim kelimeleri boğazıma dizmişti. Ne denir nasıl davranılır bilmiyordum ama bir yanım arkama bakmadan kaçmayı isterken diğer yanım bu siyah gözlerin esiri altında kalmak istiyordu.

DİLHUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin