Açılan kapıyla hızla yerimden kalktığımda hışımla kendimi dışarı atıyorum. Kapı arkamdan çarparak kapanmadan önce aynaya son bir kez göz atabiliyorum ve kapıya elini koyup aynaya sırtının yansıması düşen bir bedeni görüyorum. Onu karşımda göremesem de, kapının önünde çatık kaşlarıya bana baktığını hayal edebiliyorum.
Kapı çarptığında çıkan şiddetli ses yüzünden irkiliyorum ve yorgunlukla merdivenleri çıkıyorum. Gergin başlayıp öyle devam eden gün yüzünden başım ağrıyor.
Düşen omuzlarımla alnımı ovuştururken mutfağa yöneliyorum. Ne kadar aç hissetmesem de dünden beri hiçbir şey yemediğim için karnımı doyurmak ve rahatlatıcı bir çay içmek istiyorum.
Ellerim tozlu hissettirdiği için ilk olarak mutfak lavabosunda yıkadıktan sonra çekmeceleri karıştırarak bulduğum cezveye su koyuyorum. Cezve ocakta yer edindiğinde de bir kupanın içerisine tezgahın üzerinde duran kavanozdaki yeşil çay yapraklarından bir tutam atıyorum.
Su kaynayana kadar üzerimi değiştirmek için arkamı dönüp mutfak kapısına yöneldiğimde ise sürtünme ve camın yerde parçalanma sesi evde yankılanıyor. Mutfağın gün ışığından faydalanmasını sağlayan pencereye bitişik tezgahın üzerinde, pencerenin yanına bıraktığım yeşil çay kavanozunun yerde parçalanmış olduğunu görüyorum.
"Neden?"
Dudaklarımdan kaçmasına izin verdiğim kelime ile sakin bir şekilde yere eğilip cam parçalarını topluyorum. Uzun saç tutamları önüme düşüp beni engellerken küçük parçalara ayrılmayan kavanoz sayesinde kolayca tamamını topluyorum. Elimde topladığım parçaları hızlıca mutfakta çöp olarak kullanılan kovaya atıp çıkıyorum.
Elimde küçük de olsa küçük bir parça kalmadığından emin olmak için ellerimi silkeleyerek yatak odama girdiğimde odadaki aynaya kısa bir anlığına gözüm takılıyor ve alt kattaki anları hatırlıyorum. Onu bu aynada da görüp göremeyeceğimi düşünürken dalgın bir şekilde üzerimdeki kirli kıyafetlerden nihayet kurtulacağım için seviniyorum.
Üzerimdeki artık toprak olmuş beyaz gömlek yerle buluştuğunda pantolonumu da çıkartabilmek için önce botlarımı çıkarmak adına yatağın ayak ucuna oturup öne eğiliyorum. Bağcıkları çözüp kurtulduğum botlarla diz kısımları yoğunlukta olmak üzere toprak olmuş siyah pantolonumu da gömleğin yanına bırakıyorum.
Eşyalarımdan sadece birazını yerleştirdiğim için yanımda getirdiğim kazaklardan birinin dolapta olmasını umarak koyu renk ahşaptan olan gömme dolabı açıyorum. Kapakları evdeki her eşya gibi, hatta evin her köşesi gibi gıcırdadığında raf kısmında görebildiğim yumuşak kazakla gülümseyip siyah kazağı çekiyorum. Başımdan geçirdiğimde saçlarım dağıldığı için kabaran kısımları elimle düzeltirken hala çıplak olan bacaklarım beni üşütüyor.
Evde giymeye uygun rahat bir pantolonu dolaba yerleştirmiş miyim diye gözümü gezdirirken dolabın içinden gelen kıkırtı hareketlerimin dobma sebebi oluyor. Bu kıkırtı evde duyduğum hiçbir sese benzemezken bugün olan her şey gibi bundan da hoşlanmıyorum.
Hareketlerim afallamamla donup kaldığı için ordan geri çekilemezken bir kadının, belki de bir çocuğun sesine benzeyen kıkırtı sesi yükselerek bir çığlığa dönüşüyor ve dolabın içinden siyah bir el uzanıyor hızlıca.
Çığlık atarak geriye doğru yalpaladığımda bileğimi yakalamaya çalışan elden uzaklaşıp dolabın kapaklarını üzerine kapatıyorum. Her eski tip mobilyada olduğu gibi bu dolapta da olan kapağındaki küçük anahtarı düşünmeden çevirip geriye doğru birkaç savsak adım atıyorum.
Kalbim şokla göğsümü yumrukluyor adeta. Evimdeki ruhun kendini göstermesinden hoşnutluk ve zevk duyarken bundan kesinlikle hoşlanmıyorum.
Olumsuzluk içimi kapladığında derin bir nefes alma ihtiyacıyla ve yalnız olmadığımı hissetme ihtiyacıyla odadaki aynaya dönüyorum. Onu görmek istiyorum, yanımda olduğunu bilmek istiyorum. Bunu yapanın o olmadığını içgüdüsel olarak biliyorum bir şekilde. Beni korkutan da bu oluyor.
Zangır zangır titreyen vücudumla aynaya yaklaştığımda kazağımın kollarını ellerimi kapatacak şekilde çekmiştiriyorum. Beklediğim gibi onu görüyorum ancak bu sefer yanımda veya arkamda durmak yerine aynanın ardında bir yerde, içinde duruyormuş gibi gözüküyor görüntüsü.
İlk görüşümdekinin aksine çatık kaşları yerine üzgün gözüküyor yüzü ve ardından kızgınlıkla dolabın olduğu tarafa dönüyor irisleri.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Spectrophilia | Hyunlix
Fanfic"Tek başıma evin önünde kaldığımda önümde tuttuğum bavulumla durup yeni evime bakıyorum, gözlerim az önce evin camında saniyelik olarak gördüğüm gölgeyi arıyor. Kalp atışlarım hızlanırken dudaklarımda bir gülümseme oluşuyor." 21/08/21-20/10/21 #1- h...