24

1.2K 193 159
                                    

Belimdeki elinin tutuşu sıkılaşırken geçmişi hakkında konuşmak konusunda gerildiğini düşünüyorum. Chan'dan duyduklarıma göre de öyle olmasını anlıyorum.

Boynuna daha çok sokulup kollarımı ona sardığımda elimi sırtına yerleştiriyorum. Parmaklarım omurgası boyunca hafif bir çizgi çekiyor.

"Senin için anlatmak zorsa sorun değil fakat bence beni kabul ettin ve seni merak ediyorum."

Dirseğim üzerinde doğrulup yukarıdan yüzüne bakıyorum. Düşünceli ifadesini fark ettiğimde beklenti dolu bakışlarımı gözlerinde tutuyorum.

Kararsız kalış süresi uzarken baştaki umudum kırılıyor. Beni kabul ettiğini söylememe karşılık da bir cevap vermediği için hızlıca karamsar düşünceler zihnimi ele geçiriyor.

Gözlerimi kaçırdığımda ise elini enseme atıp beni kendisine doğru çekiyor. Dudaklarımız anlık olarak birleşip ayrıldığında geri çekilip yataktan kalkıyor.

Endişelerim artarken elimi kavrayıp beni de kaldırıyor. Onun aksine çıplak oluşum yüzünden üşüyerek boştaki kolumu kendime sardığımda beni odadaki dolaba doğru çekiştiriyor. Dolaptan kıyafet seçip kucağıma bıraktığında sorgulamadan giyiniyorum seçtiği parçaları.

"Endişelenmene gerek yok."

Ben giyindikten sonra yatakta oturmaya devam ederken bacaklarımın arasına girerek konuşuyor. Çeneme yerleşen eliyle başımı kaldırdığında diğerini gözlerime bastırıyor.

Sabahkinin aksine daha şiddetli bir baskı hissediyorum, eli bir müddet gözlerimin önünden çekilmiyor ve kalbim sıkışıyor.

"Felix?"

Fısıldadığımda bir cevap gelmesini beklerken gözlerimin üzerindeki baskı kayboluyor. Elini çektiğini düşünerek gözlerimi açıyorum ancak yok olan bedenle hızla ayağa kalkıyorum.

Beni geri getireceğini anlamamış olduğum için kendime sinirleniyorum. Hırsla kalkıp odanın içinde turlarken açık pencerelerden içeriye dolan gün ışığı dikkatimi çekiyor. Sabah gördüğüm kapkaranlık havanın ardından her yeri kaplayan beyaz örtü tuhafıma giderken bakışlarımı odanın içinde gezdiriyorum.

Temelinde aynı olan odada dikkatimi çeken benim beyaz renkli çarşaflarım yerine siyah renkteki çarşaflar oluyor.

Kaşlarım çatılırken odanın kapısına ilerleyerek açık kapıdan çıkıyorum. İçeriden gürültüler gelmesi aklımı daha da karıştırıyor. Evimdeki ani ve ürkütücü seslerin aksine oldukça yaşayan ve canlı sesler bunlar.

"Felix!"

Daha yüksek bir sesle adını seslendiğimde cevap gelmiyor fakat bir kadın sesinin de aynı sesi zikrettiğini duyuyorum.

Sesi takip ettiğimde bodrum katına bir çocuğu sürükleyen bir kadınla karşılaşıyorum. Çocuk elinden kurtulmaya çalıştığı için kadın ona bağırıyor. Kahya olduğunu düşündüğüm bir adamsa çocuğu zapt ederek kadının emriyle onunla birlikte aşağıya indiriyor. Onları takip ettiğimde tanıdık odanın duvarlarına sabit zincirlere vurulan tanıdık bedenle kalbim sıkışıyor.

Onlara engel olmak için ileri atılıyorum. Kendisini bırakmaları için çırpınan bedeni kurtarmak istiyorum fakat ben oraya koştukça oda benden uzaklaşıyor ve kadınla kahya kapıyı kapatarak çocuğu orada bırakıyorlar.

En son çocuğun derin sesiyle haykırışlarını duyuyorum.

"Anne çıkar beni!"

Gözlerim yaşlarla dolarken yukarıdan tekrar gürültüler gelmesiyle ve kapının ardındaki seslerin kesilmesiyle tekrar yukarı çıkıyorum.

"Olivia yok! Olivia yok!"

Aynı kadın evin içinde dört dönüyor telaşla. Bu sefer farklı bir adam kahyanın getirdiği bir kağıdı kahyanın elinden gözlüğünü gözenekli burnuna itip sessizce okumaya başlıyor.

"Bize katil demiş! Abisinin ölümünden bizi suçlamış!"

"O çocuk sadece cezasını çekiyordu o bodrum katında. Ölmesi nasıl benim suçum olabilir?"

Kadın öfkeli ve cırtlak sesiyle bağırıyor. Ellerimi kulaklarıma bastırıyorum.

Yaşlar yanaklarımdan aşağıya süzülürken titriyorum. Başımı nereye çevirsem farklı bir görüntü oluşmaya başlıyor. Başımın döndüğünü ve ağrıdığını hissederken ormandaki genç bir kızı görüyorum.

Tanıdık çiller onun da yüzünü süslerken yüzü tek bir mimik barındırmıyor. Fazla soğuk, kırık.

Çıktığı ağacın dalına oturup bir ipi bağlarken diğer ucundaki halkayı sakince başından geçiriyor. Görüntü karşısında donuyorum. Gözlerimizin buluştuğu yanılgısına kapılırken başı hafifçe yana eğiliyor, boş bakışları beni delip geçerken kendini boşluğa bırakıyor.

Kızın bedeni boşlukta can çekilerek sallanırken siyah bir duman aralık ağzından içeri giriyor.

Kızın bedeni tamamen siyaha bürünürken elini uzatarak ipi kopartıyor ve bedeni yere düşüyor. Bir kukla gibi tekrar kalkıp boynunu kıtlattıktan sonra eve doğru ilerliyor.

Evin olduğu kısma baktığımda görüntü yine değişiyor ve bu sefer evin içinden çıkan çığlıkları duyuyorum. İçeri girdiğimde şöminenin içine ittirilen bedenlerle sesim çıkmasa dahi dudaklarım bir çığlık için aralanırken ellerimi sıkıca dudaklarıma bastırıyorum.

Siyahlara bürünmüş beden şömineden uzaklaştığında garip kahkahalar atıyor. Çığlıklar ve kahkahalar birbirine karıştıkça ellerimi tekrar kulaklarıma bastırıyorum.

Gözlerimi kapatarak görüntüye arkamı döndüğümde bir elin baskısını gözlerimin üzerinde hissediyorum ve vücudum şiddetle titrerken o el gözlerimi kapadığı gibi geri başıma doğru kayarak çekiliyor.

"Anlatmamı istedin fakat sana gösterdim."










Önceki iki bölümü okumayı unutmayın.

Umarım saçma gözüken bir nokta olmamıştır bölüm aşırı uzadığı için kestim sanırım soru işaretli kalan sadece o siyah şeytani şey kaldı ona da değinebilirsem değineceğim.

Sona çok yaklaştık fakat net bir bölüm sayısı veremem, ondan emin değilim kaç bölümde oturtabilirsem işte.

Ve finalin ardından bir bölüm daha gelecek Hyunjin için bir Flashback.

Umarım beğenirsiniz bu bölümü 🤍




Spectrophilia | HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin