Yalnız olmadığımı hissetmek beni rahatlatıyor. Kalkıp üzerimi giyecek, yatağımı kaplayan toz toprak içindeki çarşafları değiştirecek ve karnımı doyurmak için atıştıracak gücü toplayabiliyorum.
Normalde de fazla korkmayan biri olarak bunu atlatmam uzun sürmüyor. Sadece yabancı bir varlığın etrafımda olmasından hoşlanmıyorum, fazlasıyla kötücül bir enerji hissediyorum, benimsediğim ruhun aksine.
Aklımda sıraya dizdiğim işleri tek tek yerine getirmek için aynanın önünden ayrıldığımda bavuluma ilerliyorum. Dolabı tekrar açmak gibi bir planım yok, henüz. Bavulumda eve uygun kumaşa sahip bir pantolon bulduğumda bacaklarımdan geçiriyorum. Artık soğuğun soluk tenime temas etmesini kısmen engelleyen kumaş sayesinde daha rahatlamış hissediyorum.
Odadan çıkmak için meylettiğimde açık bir cam olmadığına emin olsam da, en azından kendimin açmadığına, yüzüme serin bir esinti çarpıyor ve geri dönüp küçük bir şalı omuzlarıma bırakıyorum. Birbirlerinin dibinde olup ısılarını paylaşan kasaba merkezindeki evlerin aksine burada terk edilmiş ve arazide tek olan evim daha bir soğuk oluyor. Kışı ve soğuk havaları, kalın kalın giyinmeyi sevdiğim için bunu dert etmiyorum.
Mutfağa geldiğimde yerde kalan yeşil çay yapraklarını da toplayıp kaynamaya bıraktığım suyu kontrol ediyorum. Odada geçirdiğim süre uzadığı için bir kısmı buharlaşmış olan suyu kupama dolduruyorum.
Dalgınca, suyun hafif yeşil rengi almasını izlerken yeterince doldurduğuma kanaat getirince cezveyi tezgahın üzerine bırakıp oturma odasına ilerliyorum. Tamamen sıcak halde içmekten hoşlanmadığım için çayımı koltuk yanındaki sehpaya bırakırken oturma odasının duvarlarını süsleyen çerçevelere göz atıyorum.
Gözüme çarpan tanıdık sima ila duvara yaklaşıp fotoğrafı incelerken fotoğrafta gülümseyen kişinin bana eşlik eden ruh olduğuna emin oluyorum. Gülümseyişinin yüzüne kattığı tatlı hava ve çocuksuluk yüzümde samimi ama buruk bir gülümseme oluşmasını sağlıyor.
Aynada bana kendini gösterdiği kadarıyla genç yaşlarda öldüğü tahminini yaptırırken, fotoğraftaki halinden birkaç yıl sonra olduğunu düşünüyorum, nedenini merak etmekle birlikte üzülüyorum. Çok güzel bir çocuk oluşu ve parlak gülümsemesinin solup burada sıkışmış olmasının da bir sebebinin olacağı gerçeği beni üzüyor.
Aile fotoğrafı gibi gözüken fotoğraftaki diğer insanların yüzlerinin de üzerine sanki bir sigara bastırılıp yakılmış gibi gözükmesi merakımı körüklüyor. Fotoğrafta sadece bu eve bağlanmış ruha oldukça benzeyen, ondan daha küçük duran bir kızın yüzü yakılmamış bir halde aynı gülümsemeyle bana gülümsüyor. Fotoğrafın üzerine fark ettirmeden yaklaştırdığım elimle, parmak uçlarımı kızın simasına doğru yaklaştırdığımda fotoğrafın içinden bir toz bulutuyla şekil bulmuş gibi tanıdık sima çıkıyor, kızgın ifadesiyle. Üzerime doğru geldiğinde fotoğrafa dokunamadan geriye doğru yalpalıyorum, boş bulunarak sakinliğimi koruyamıyorum.
Elimi kalbime bastırıp sakinleşmeyi bekledikten sonra yavaşça elimi tekrar fotoğraftaki kıza doğru uzatıyorum kendini göstermesi için. Gözlerim şimdi her şeye hazırlıklı olarak onu yakalamayı beklerken onu kızdırma pahasına da olsa arada milimler kalacak kadar parmak ucumu fotoğrafa yaklaştırıyorum.
Onu görmeyi beklerken bunun yerine bileğimi kavrayan parmaklar hissediyorum. Bakışlarım o boşluğa doğru dönerken vücudum sıçrıyor, bir dokunuşu hissedebileceğimi bile hayal edemiyor oluşumdan. Çoktan o his kaybolurken elim havada asılı, gözlerim de boşlukta takılı kalıyor. Az önceden artan heyecanımı ateşe kömür atar gibi köküklüyor dokunuşu ve kasıklarımda herkesten gizlediğim, bu evi de asıl satın alma sebebim olan sızıyı ve karnımdan kasıklarıma doğru olan hareketlenmeyi hissediyorum.
Elimi göğsüme çekip diğer bileğimi onun dokunuşunu hissettiğim bölgeye sararken çayımı bıraktığım sehpanın yanındaki koltuğa ilerliyorum.
Koltuğa oturduğumda parmaklarım yokluktan bir dokunuş hissettiğim kısmı kapamaya devam ediyor. Bu odada hala benimle olduğuna emin olacak kadar varlığını hissediyorum, üzerime dikilmiş bakışları dahi hissediyorum ve bu hislerin baskısına kendimi bırakırken kalp atışlarım hızlanıyor. Yanaklarımın pembeleştiğini düşünüyorum, soluklarım da normalinden biraz daha hızlı bir şekilde dudaklarımın arasında oynaşıyor.
Çayımı yudumladıktan sonra vücudumdaki bu hassasiyete daha fazla dayanamazken elimi önüme bastırıp sırtım koltuktan ayrılıp bükülürken başımın geriye düşmesine izin veriyorum.
Nefeslerim yüksek bir sesle dudaklarımı terk ederken geriye kayan gözlerim eşlik ediyor ve bir elim baskısını arttırırken diğeriyle bacağımı sıkıyorum. Kendimi rahatlatmak için direnirken muhtaçlığım hoşuma gidiyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Spectrophilia | Hyunlix
Fanfiction"Tek başıma evin önünde kaldığımda önümde tuttuğum bavulumla durup yeni evime bakıyorum, gözlerim az önce evin camında saniyelik olarak gördüğüm gölgeyi arıyor. Kalp atışlarım hızlanırken dudaklarımda bir gülümseme oluşuyor." 21/08/21-20/10/21 #1- h...