3. Bölüm - Yuvaya Dönüş

312 50 495
                                    

Ailemizi birlikte büyütelim.

Keyifli okumalar!


En tehlikeli alemin en tehlikeli anında ve en tehlikeli iblisinin karşısında, bir fâni ve bir Melez'in daha eğitim aşamasında olan oğulları vardı... Öyle korkuyordu ki Aras, fırsat bulacağı ilk anda dünyaya kaçırmak istiyordu onu. Zaman kavramı nereden gidiyor bilinmez, dünyada yaşadığı kadarıyla hesap ederse on dakikadır bu yere çakılıydı. Annesinin katillerinden birisi olan Haris tarafından, Tepe Boynuz denilen bir cehennem hançeriyle çürük toprağa, karın boşluğundan sabitlenmişti. Planına göre, onu burada çaresizce bırakıp, gözleri önünde öldürecekti Mahz'ı. Ve Aras'ın canını almadan önce, manevi ölümü tattıracaktı.

Tamamen kana bulanan eli, inatla topraktan ayrılmayan hançerden kayıyordu artık. Terler içinde kalması acısından değil, oğluna her an bir şey olacak endişesindendi. Bedeninde yangın dolaşıyordu. Diğer çoğu küçük iblisler, savaş meydanına inmeye çekiniyordu, bazıları da yaralı ve savunmasız yattığını düşünen Aras'ı öldürüp, özünden beslenebilmek için saldırmaya çalışıyor ama avcısı olduğunu sandıkları kişinin en basit avı oluyorlardı.

"Mahz!" diye bağırdı. Her hareketinde daha da genişliyordu karın boşluğundaki yarası. Ama şu anda asıl düşündüğü, kendisi bile değildi. "Mahz!"

Haris, Aras çaresizce her bağırdığında, zevke gelir gibi sırıttı. Sivri dili, ince dudakları arasından sarktığında, "Babacığın senin için çok endişeleniyor," diye ince tınıda söylendi. Elinde herhangi bir savaş aleti yoktu; bizzat elleriyle öldürmek istiyordu yeni doğanı. Hamle yapmak için uzun bedenini hafifçe geri çektikten hemen sonra, son sürat atıldı ileriye.

Sözleriyle ona psikolojik yenilgi yaratmaya çalıştığını biliyordu Melez'in Oğlu. Aynı şekilde babasına da kilitlemişti kulaklarını. Eğer duygularına uzanacak bir el olursa aynı el tarafından çekilirdi ayağı. Ve doğruca iblisin pençeleri arasına düşerdi. İyi bir savaş için, iyi bir gözlemci olmalıydı. İblis şu anda öz formundaydı. Yani bedeninde herhangi bir yerde olacak olan zayıf noktası açıktaydı. Tek yapması gereken, onu bulmak ve tüm gücüyle o bölgeye saldırmaktı. Babası da bu nokta yüzünden burada kaldıkları onca zaman boyunca özüne dönmüyordu zaten.

Fâni beden, zayıf noktanın perdesiydi...

"Söylesene iblis," diyerek konuya giren Mahz, onun adımıyla oynatmak istedi satranç tahtasındaki piyonunu. Psikolojik baskı."Cesaret Meleği, sülaleni kılıçtan geçirdiğinde, bir korkak gibi kuyruğunu bacakların arasında kıstırıp, kaçmak eğlenceli miydi?" Alayla gülümsedi. Bal rengi gözleri, zevkle parladığında, Haris'in öfkelendiğini görebiliyordu. Sopayı sıkıca tutan elini gevşettiğinde, toprağa dokundurdu ucunu. Amacı, gardını indirmiş gibi göstermek ve onu üzerine çektikten sonra hamlesini uygulamaktı.

"Sen ne bilirsin ki?" dedi yaratık. Bedeni, yılan ve ejderha karışımı gibiydi. Arada sırada yere konup, ayaklanıyor, çoğu zamanda havada süzülüyordu. Ön kolları garip şekilde daha uzunken arka bacakları daha kısaydı. Bir terslik seziyordu Mahz, ama tam olarak ne olduğunu anlayamıyordu. İblisleri görmüş olsa da ilk kez, birinin bu kadar yakınındaydı. "Yazık olacak, çok tazesin. Ama yaşayamadan öleceksin."

"Hadi ya?" Güldü yeniden. "Yaşamak istiyordum ben. Tüh." Oyalamaya çalıştığı her süre zarfında belli etmeden inceledi onu. Göz temasını hem kesmiyor hem de çaktırmadan, garip bedenini süzüyordu. Fakat şu an için imkansızdı bulması. Yere inmek zorundaydı. Havada döne döne kıvrılan çirkin bedeni, işini bir hayli zorlaştırıyordu.

MAHZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin