17. Bölüm - Bilge Irk

129 17 134
                                    

Ailemizi birlikte büyütelim.

Keyifli okumalar!

♾️

Her şey ama her şey o an çok mantıksızdı ya da mantık, olan biten her şeyi reddediyordu. Birkaç saniye önce yaşananlar, her bir salisesine koca cihanı sığdıracak kadar büyüktü. Zafer nidaları atan kadın, elindekini yere bırakıp, kanlı parmaklarını dudaklarına kapatarak devam etti kahkahasına. Her zamankinden çok daha farklıydı bu hırçın ses. Kırık duvarlar neredeyse yankı yapacaktı. Dehşete düşen Ebyaz, kocaman açılan gözleriyle onu izledi. "Özge?" Kız, elini yüzünden yavaşça çekerken dalga geçer gibi kocaman sırıtarak bakındı ismini çağırana. Siyah gözleri öylesine zevkle parlıyordu ki, hiç tanışmamışlar gibi yabancıydı geliyordu ona.Birkaç saniye geçmişti ki ani bir hareketle geriye at başını. Boğazından gelen hırıltı sonrası bakışları yeniden onu bulduğunda, parıldayan her şey, gecenin göbeğinde kaybolup giderek kapanan gözler ardından sertçe yere düştü baygın bir şekilde. Sadece birkaç saniyede yaşanan olayın ardından mekana yeniden yerleşen Gözcüler, baygın fâninin hemen baş ucunda durdular tedbirli bir şekilde.

Küçücük...
Sadece çok küçücük bir an için yalnız kaldılar.
Ama bu yalnızlık, en kalabalık acıyı sundu onlara.

Hemen ardından çaresiz ve bilinçsizce, yeniden isim sayıklayan Uriel oldu. "Esme..." Tozlu yeri fâni bedeninin kanıyla yıkayan melek, gariptir ki acıdan bir perçem bile göstermeden baktı ismini sayıklayana. Dudaklarındaki gülümseme her zaman bu kadar acı verici miydi yoksa en arkada onları izleyen kanatları yeşil olandan mı kaynaklıydı her şey? "Hayır!" Bir hışımla atıldı Uriel. Göz yaşları, kendi aralarında yarış kurmuştu yanakları üzerinde. "Hayır, hayır!" Hissizliğe inat, diz kapakları kanayacak kadar sert şekilde düştü üzerlerine. Kolları arasına şefkatle aldı onu, titreyen parmaklarıyla tozlanan yüzünü sildi usulca. "Esme, lütfen!" Parlaklığı yavaşça sönüyor olsa bile hafif aralık dudaklarıyla usulca gülümsedi Esme. Baş Melek, arkasındakine bakındı bu kez. "Mevt..." İki yana salladı başını. Onun da yapabileceği hiçbir şey olmadığını bilse de diline getiremediğini söyledi gözleriyle. Yeniden döndü kadına. "Neden?" diye sordu onu biraz daha sardığında, "Burada değildin, neden geldin?" Çenesi titredi. Yaşlar öylesine akıyordu ki yanaklarından, bütün kanı alıp götürecekti sanki.

Esme, ilk kez bu kadar yakınında olan sevdiğine bakındı. Uzun uzun izlemek istese de gittikçe hissizleşen bedeni, zamanına cimrilik yapacaktı. Hissediyordu her şeyi. Ölümü hissediyordu. Onu getireni hissediyordu. Gözleri, Uriel'inkiler gibi yaşla dolduğunda, "Ağlama," diye konuştu. "İzin ver, seni son görüşüm de ilk görüşüm gibi gülümsemene şahitlik etsin."

"Böyle olsun istemiyorum." Gözlerini sıkıp, başını eğdi Uriel. Omzuyla kendi yaşlarını silse de hiçbir işe yaramıyordu sanki. "Neden geldin? Neden buradasın? Sana, ben gelene kadar bekle, demiştim." Başını yeniden kaldırdığında, tebessümünü bozmayan ifadesiyle karşılaştı.

"O..." Elini kaldırdı çelimsiz şekilde. Parmakları, çehresine konmak üzereyken gözleriyle izin aldı. Uriel, havada bekleyen avuç içine koydu çehresini. O an, öylesine farklı bir ışık geldi ki meleğin gözlerine. Yaptığı her şey için, sonunu getirdiğini bile bile iyi ki, dedi. "O, seni hedef almıştı." Üşüyerek titredi Uriel. Sorusunun cevabı işte tüm sonuçlarla önündeydi; kolları arasında sona giden bu melek, onun için bu haldeydi. Göz yaşları bile durdu. "Dokuz yüz yıllık yaşamımın en güzel anımdayım. Sorun değil."

MAHZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin