6. Bölüm - Hayat Ve Yaşam

113 24 266
                                    

Ailemizi birlikte büyütelim.

Keyifli okumalar!

♾️

Zamanın saat adı verilen kırbacı, yeniden indi tüm geceye. Her şey yine hızlıydı hızlı olmasına fakat ilk defa böylesine boğucuydu. Bu yaşlı evde hiçbir zaman Naime, Uriel ya da Açelya yokken bu kadar uzun zaman geçirmemişti. Üstelik bu kez bir yerde oturup, düşüncelerine dalıp gidebileceği bir konumda da değildi. Mahz'ına güçlü duruş sergileyip, onun içindeki taptaze açmış yeşil çiçeği canlı tutmalıydı. Cesaret Meleği'nin değindiği gibi, ona fâniliği de hissettirmeliydi şimdi. Damarlarında dolaşan kan, üç ırk bir melezliğindeydi ve her biri eşit olmalıydı. Yalnız kaldıkları andan itibaren ilk önce evde ufak çaplı bir gezi yaşadılar. Annesinin çizip, dosyalarla birlikte kaldırdığı resimleri özenle gösterirken artık sararmayı da aşıp, tarihi doku oluşturmaya başlamış diğer kağıtları da farketmişti. Naime'nin fırça darbelerine ev sahipliği yapan o yaşlı sayfalar... Oğlunun merak ettiği tüm sorulara gerekli sınırda cevaplar verip, çoğunlukla da eşyaların adını öğretiyordu. Yeryüzü Meleği gelene kadar, her ebeveynin minik yavrularına öğrettiği gibi sevinç ve şefkatle takip ediyordu her adımı.

Ortam iyice kararmaya durduğunda, Mahz'ın, "Bu yuvarlak camların da mı özel gücü var?" sorusunu sordurttuğu ışık koca salonu aydınlattığında, gülümseyerek oğlunun saçlarını karıştırdı. Hemen ardından mutfağa ilerlediklerinde, bir sandalyeye oturttu. Buzdolabın yanına gittiğinde, en son bıraktıkları gibi bomboş buldu. İçi sızladı. En ince hatıralarla beraber üşüdü. Kapağı yeniden kapattığında, ifadesini de hemen düzeltti. Her hareketini kaçırmadan izleyen oğluna göz kırpıp, kocaman gülümseyerek sonuna kadar açtı kapağı. Biraz evvel bomboş olan dolap, şimdi yiyecekleri saklıyordu içinde. İsimlerini bilmese bile görüntüsünün kendisini acıktırdığını hisseden Mahz, "Vaov!" diye sevinç nidası bıraktı.

Babasının sihirbaz gibi davranarak gösterdiği gücü her zamanki gibi çok eğlenceliydi ve hayranlık uyandırıcıydı.
Elektrik ve su ihtiyaçlarını karşılamada olduğu gibi.

"Pek bir şey bilmesem bile öğrendiğim bu tarifi seveceksin."

"Geldiğimiz o yerdeki yiyeceklerden daha lezzetliyse elbette!" Gülerek söylendi.

Aras kocaman tebessümünü ona sırtını dönük olsa bile soldurmadan, anın tadına yaşarttı. "Buradaki nefesin bile oradakinden daha lezzetli." Önüne aldığı malzemeleri özenle kesmeye durduğunda, nihayet çekti içten içe. Yarım hissediyor olsa bile içi huzurluydu. Artık yalnız değillerdi ve dünyadalardı. Ekşi ve acı değil, lezzetleri yarışan şeyler yedirip, yumuşak yerlerde yatıracaktı onu.

Aradan geçen birkaç dakika boyunca tatlı sohbetler arasında nihayet işini bitirmişti. Malzeme ihtiyacı haricinde hiçbir özel güç kullanmadan hazırladığı yemeği birazdan oğluna verecekti ve bu, onun fâni kanını besleyecek ilk öğünü olacaktı. Kaynar sudan çıkardığı yumurtayı, soğuk suda soğutup kabuklarını temizledikten sonra tepsinin üzerine koyup, uzun bardağa meyvesuyu doldurdu. Mahz arkada bir yerde kocaman bedeniyle oturuyor olsa bile hâlâ daha o küçücük, meraklı ve hayat dolu oğluydu. Onca dakikaya rağmen çenesine yasladığı eliyle, babasının her hareketini tüm dikkatiyle izlemiş, bir saniyeyi bile kaçırmamıştı.

"İşte!" dedi Aras aniden. Ellerini birbirine sürtüp, gerçek insanlar gibi ince ince uğraşıp, bir sonuç çıkardığı için kendisiyle gurur duydu o an. Geniş omuzlarını daha da kaldırıp, "Babanın lezzetli yemeğini ye bakalım," diye konuştu. "Annene bile böylesini yapmadım, haberin olsun."

MAHZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin