5. Bölüm - Bağ

124 27 217
                                    

Ailemizi birlikte büyütelim.

Keyifli okumalar!

Aras, derin bir nefesi en sakin şekilde aldı göğsüne. Meleklerin bu denli sakin ve affedici tavrı yetmiyor gibi bir de oğlunu sorgusuz sualsiz benimseyip, bir de isim verilmesi hoşuna gitmişti gitmesine ama eksik hissediyordu. Sanki bir şeyler tam değildi.
Ya da belki de yeri değildi?

Mahz'ına çevirdi bakışlarını. Dünya her yeni doğanı kirletirdi. Yeni doğanların büyüdükçe dünyayı kirlettiği gibi. Peki şimdi ne olacaktı ona? Nereye kadar kollayabilecekti üzerine gölge olduğu çiçeğini? Güneşin tadına vardığında özgürlüğü dileyecekti ve buna emindi. Kendisinden emindi...

"Melek," diye söze başladı hitabını yakın dostuna ileterek. "Uzatmanın anlamı yok."

Uriel, tebessümle bakan çehresini yarım yamalak bozduğunda kaşları çatıktı. Ne demek istendiği anlamıştı anlamasına ama hesabı kendi için farklıydı. "Uzatılmıyor," dedi cevaben. "Yargılanacaksın."

Bakışları eğildiğinde, yıllar öncesinin karar masası indi hatıra duvarlarına tiyatro gibi. Sırtından bedenine dolan dehşet verici acı ve kanatlarından gelen kırılma ve yırtılma sesini hâlâ net şekilde duyuyordu. Ama bu kez durum farklıydı... Bu kez Baş Melek farklıydı. Her zamanki kendisi olup, her şeyi alaya alarak bakıp, kahkahalar atarak tüm negatifliği yok etmek istiyordu bir yanı fakat diğer yanı çekiniyordu. Bir yasağı çiğnedi, yasağın meyvesiyle kaybolup gitti ve şimdi de geri geldiğinde hiçbir şey yok gibi davranamazdı bu kez.

Onlar için yapamazdı.
Karşısında bu ikisi değil de bambaşka kişiler olsaydı çoktan alevlendirmişti bal rengi gözlerindeki közleri.

"'Hiçbir kaçış olmayacak," dedi. Oğluna birkaç saniye için bakınıp, meleklerine döndü. "Sekiz yüz yılı aşkın hayatımda istemeden de olsa çiğnediğim en güzel yasak meyvesine sahip oldum."

Erelim, oldukça uzun zaman öncesine ait bir anıya kibrit yakıldığını hissedince, kontrol altında tuttu kendisini. "Baban gibi konuştun."

"Ne?"

"Ah..." Kısaca yakınıp harekete geçti. Tabloyu arkasına aldığı koltuklardan birine oturduğunda, "Fâni bedenler çok güçsüz. Ne diye ayakta konuşup, duruyoruz?" şeklinde ekledi.

Mahz, harekete geçmeden önce babasına bakındı. Ama o, bunun aksine az önce mırıldanılan sözdeydi hâlâ. Ortamda birkaç farklı enerji bir anda barınıyor gibiydi. Herkes hem buna ortaktı hem de herkesin bambaşka olayı vardı. Cesaret Meleği'nin rotasını izleyip, önünde bir yerde durduğunda, "Babam gibi mi konuştum?"

"Sen doğduğunda, yargılanmak için konseye çıkmadan evvel bana da bu söylediklerine benzer şeyler söyledi." Sözler sırasında Uriel de harekete geçip tekli bir koltuğa oturdu. Zaten bildiği şeyler olduğunu anlayan Aras,  kendisinin bilmediği bir durum için hem biraz öfkelenmiş hem de merakla dolmuştu. Kendi hayatı hakkında bilmediği şeyler olması kontrolsüzce sinirlendiriyordu onu. Ama elbette bu onlara karşı değil, bir şeyleri bu serüvene iten her şeyeydi. Tam da o an, çok daha iyi hissetti oğlunun tüm o zaman boyunca karanlık yerde ne düşündüğünü.

"Ne söyledi?"

"Tüm yaşantım boyunca yaptığım tek hatanın meyvesi, sahip olduğum en güzel şey."

MAHZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin