8. Bölüm - Yırtık Koza

109 25 303
                                    

Ailemizi birlikte büyütelim.

Keyifli okumalar!

♾️

"Nereye gidiyoruz?" Akıp geçen görüntülerden ziyade birbir aralarında fısır fısır konuşan insanlarda dolaştırmaktan çekemediği bakışlarını, nihayetinde Aras'a yönlendirince biraz sıkılmış biraz da merakla sordu. Ayakta, arada sırada birbirlerini iterek ilerleyenleri gördükçe insanlığa bakışı değişiyor ve Mahz, bu durumdan gerçekten hoşlanmıyordu. Ne diye bu ulaşımı tercih etmişlerdi ki, hiç anlamıyordu.

"Çok özel birilerinin yanına."

"Ama çok fazla uzun zamandır bu taşıttayız." Yakındı. Biraz ilerisindeki orta yaşlı bir adamın, telefonda oynadığı garip çizimli şekerlere bakındıktan sonra, "Keşke bir şeyler alsaydık," diye ekledi sözlerine. Kendisinin huysuz ve şikayetçi tavrının aksine babası bu duruma aşırı alışmış ve rahat bir şekilde öylece arkasına yaslanmış vaziyette camdan dışarıya bakıyordu.

"Sadece kendini ana bırak Giray. Bu yolculuklara alışman gerekecek."

"Ama daha iyi imkanımız var."

Ona bakıp, hafifçe kıstı bal rengi gözlerini. "Her zaman olmayacak." Önüne dönüp, avuç içlerini birleştirdiğinde huysuzca büzdü dudaklarını Mahz. İnsani yan, zannettiği kadar güzel değildi. Sevdiği yanlar gibi sevmediği yanları da fazlalaşıyordu. "Merak etme," dedi bu sırada Aras. "Birazdan iniyoruz, geldik."

"Sonunda..." Sessiz ama derin bir nefes sırasında babasının elindeki krizantemlere bakındı. Dikkatini en çok çeken ise babası ne zaman bu güzel çiçeklere baksa belli belirsiz bir duygularının yanı sıra, huzursuz bir tebessüm çiziliyordu yüzüne. Sormak istese de zamanı değildi daha. Rotaları, yeşilliğin enteresan şekilde çoğaldığı yere saptığıda, başını yarım yamalak şekilde ince bir tülle kapatan yaşlı bir kadın, şoföre duyurdu sesini. Taşıt, hızını iyice düşürdüğünde, ayağa kalkan birkaç kişinin yanı sıra, Aras'tan gelen komutla hemen Giray da ayaklandı. Dışarıya ayak bastıkları ilk an gökyüzüne çevirdiği bakışlarını, yanında hareketlenmeye geçen diğer kişilere eğdi.

Önden adımlayanlardan birisi de elimdeki krizantemleri sıkıca tutan babasıydı. Şoföre seslenen kadın da hemen az ötesindeydi. Sessiz kalıp, hızla ardından ilerledi Giray fakat yanına varmadan birkaç adım arkasında durmayı tercih etti. Hava yoğun bulutlu olmasına rağmen yağmura izin vermiyordu. Garip bir şekilde sakinlik hissediyordu. Belki de her şey, kabuğuna çekilmiş bir kaplumbağa gibi hareketsiz kaldığındandı bu duyguları. Emin değildi.

Uzun bir zaman yürüdüler. Aras, arada sırada dönüp, Giray'ı kontrol ediyor, daha sonra yeniden önüne dönüyordu. Kadın ise hâlâ daha önlerinde paytak adımlarla ilerliyordu. Kırmızı tonlarında şişme montunun iki yanında sallanan kolları, şirin bir görüntü oluşturuyordu üzerinde. Arada sırada kayan tülüyle de yoğun bir savaş veriyordu. İyice ıssız bir yere geldiklerinde alçak, beton duvarların olduğu bir alanın kapısından içeriye girdiler. Garip bir şekilde burada her yerde toprak vardı. Bazı birikintilerin çevresi de başındaki mermer gibi örülüyken bazılarında sadece iki dikili mermer bulunuyordu.

İçten içe titrediğini hissetti. Çok fazlaydı birikinti topraklar. Mermerlerin üzerinde yazılar olduğunu daha sonra farketmiş olsa da okumak istemedi.

Uzun süredir önlerinden ilerleyen kadın, uzakta bir yerdeki toprak birikintisinin yanında durunca, dikilen mermer süpürdü elleriyle. Çok garip, diye düşündü Giray. Ne yaptığını anlayamasa da kalbinin burkulduğunu hissetti ona karşı. Babasının peşinden gitmesi gerekmeseydi, o yaşlı kadının yanında olmak isteyeceğini düşündü.

MAHZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin