Altı kardeşiz, dört erkek iki kız kardeşten biriyim. Çocukluğum doğduğum köyde geçiyor. Maddi manevi yokluk ve yoksulluk içinde büyüyoruz.
Maddi yokluk, manevi yoksulluğum kadar acıtmıyor yüreğimi. Kız kardeşlerin büyüğü benim. Şartlar mı desem, toplumsal tabular mı desem bilemedim ama en çok da yaralayan hatta hayatımda hep karşıma çıkacağından emin olduğum derin yaram okutulmuyor olmam.Annem, babam bizleri büyütürken çok zorlanıyor. Bunu görüyor ve iliklerime dek hissediyorum. Hissetmekten öte yaşıyorum. Nasıl mı? Bazı yiyecek ve içecekler sadece misafir geldiğinde sofrada yer alıyor ancak o zamanlar sayarak tadına bakabiliyorduk. Öyle akşamlar yaşardık ki, karanlık köy yolunda gördüğümüz ışığın bize misafir olmasını beklerdik.
Halen de bekliyoruz. O sesler ve el feneri ışığı bize mi geliyor diye heyecanlanıyorum.Günlerim nasıl mı geçiyordu? Özellikle de kış günlerim. Her sabah erken kalkıyoruz. Tüm aile ayakta oluyoruz. Herkesin işi belli. Annem önce güzine sobayı yakar, akşamdan mayaladığı hamuru ekmek tepsisine döker, pişirmeye koyulur. Ben ise önce soğuktan kızarmış burnuma, titreyen minik vucuduma aldırış etmeden kalkar, çay ve bulaşık için dereden su taşımaya giderim. Taşımakta zorlanan, eğilmiş bedenime rağmen o suları taşıyorum eve. İşler şimdi başlıyor. Onbir yaşındaki bir kız çocuğu için belki çok zor ama bir şekilde sıraya konulmuş tüm işlere koşup duruyorum. Başka çarem yok.
Çaresizliğimi en çok da, ağabeylerim ve kardeşlerim okula gidip evde annesine, babasına yardım etmeye seçilmiş bir ben kalınca anlıyorum. İçime aksa da gözyaşlarım bunu dile getirecek kadar cesaretim de yok hani... Onca günler düşündüm ama hiç bir zaman cevap bulamadım bu ayrılmışlığıma. Yedi-sekiz yaşlarımda çok ağladım, çok kez bende okula gitmek istiyorum dedim ama her defasında ya yer silerken, ya çorba karıştırırken ya da su taşırken buldum kendimi. Vazgeçtim artık sorgulamaktan. İlk vazgeçmişliğim bu olmalı sanırım. Öyle gerekiyordu, düşündükçe sevilmediğimi belki öz evlat olmadığımı bile aklıma getirmek hiç hoşuma gitmiyor. Evet, evet ben bu düşünceleri bir yerlere kitleyip anahtarını bulamayacağım bir yere gömmeliyim.
~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gül Fidan
Non-Fiction"Hayat, sen plan yaparken yaşadıklarındır." İnsta: @elifacar.official