Öyle güzel, derin uyumuşum ki, zihnim, bedenim kuş gibi olmuş. Hafiflemişim. Kızlar halen uyuyordu. Yengem sağ olsun çay demlemiş, içip gidersiniz diye söyledi. Güneşin kızgınlığı azalmış, havaya akşam serinliği düşmüş. Köy havası işte, püfür püfür. Tabi bilirsiniz akşam ve sabah yaz mevsimi de olsa bir ayaz olur.
Kızlar uyandı, çayımızı içtik. Yengem yeğenlerimden birini yanımıza kattı. Yola düştük. Yaklaşık bir saat yürüme yolumuz var. Özlem kucağımda, sırtımda valiz bir hayli zor olacak ama asıl Elif, Meryem nasıl yüreyecek bakalım. İlk onbeş dakika ikisi oynayarak, hoplayarak gittiler. Tam, çocuk canı işte oyuna dalıp benden iyi gidiyorlar diyecektim;
Elif mızırdanmaya başladı.
-Anne geldik mi? Anne daha çok mu gideceğiz? Anne burada araba neden yok?
Ardı ardına sorular sormaya başladı. Yeğenime seslendim. Az şu yol kenarında oturalım oğlum dedim. Kuzenlerin senin gibi alışık değil bak yürümek istemiyorlar. Güldü, tamam hala oturalım şu gölgede dedi.
Ay bu defa da ikisi de başladı ağlamaya...
Burada böcük var, kafama kondu, ayağıma zıpladı, yanımdan geçti. Gidelim burdan, bizi ya ısırırsa...
O an dedim ki bu yıl için erken mi oldu acaba köye üç çocukla gelmek. Dedim ama her yıl aynı şeyleri yaşadık. Her yıl büyümelerine rağmen hem köy köy köy diyerek çok gelmek istediler hem de gelir gelmez aynı çıngarları çıkarıp ağladılar. Çocuklar sanırım köy yaşamı, şehir yaşamı arasında adaptasyon sorunu yaşıyorlar. Anne olarak tabi sabırlı ve koruyucu olmak zorundasın. Sürekli cevap vererek, sürekli anlatarak, dinlene dinlene bir saatlik yolu iki saatte anca çıkabildik. Yeğenim gülerek, hala iki saatte çıktık dedemlere, ben şimdi yokuş aşşağı yirmi dakikada eve varırım. Haklısın oğlum, çok sağ ol, teşekkür ederim dedim. Yeğenim benimle gelmese biz sanırım biraz zor yürürdük bu yolu. Meryem düştü, dizi kanadı, Elif'e karınca çıkmış yaygarayı kopardı, Özlem kucağımda çocuk ter içinde kalmış. Gerçekten şimdi anlıyorum da gençlik varmış dayanmışım. İnsanın yaşı gençken daha tahammüllü oluyor.
Annem, babam kapıda mutlu ve gülerek karşıladılar. Annem solgundu, ilk o dikkatimi çekti. Yorgun sanırım diye geçirdim içimden. Yemek, bulaşık, kızları uyut derken yatma saati geldi.
Kızlar uyuyana kadar iflahımı söktü. Elif hele mahvetti beni. Ev ahşap, yok niye siyah, buralarda delik var anne, sinek görüyor ağlıyor, arı görüyor kaçıyor, eve gidelim diyor. Sonra annem, babam alışır kızım yarın kapı önünde oynayınca hoşlarına gider dediler. Bu arada annemler fındık toplamaya başladıkları için, kızım erken yatayım, sen yarın evde kal çocuklarınla, yemek ekmek yaparsın. Küçük gelin gelsin bahçeye de hazır sofraya gelince insanın yorgunluğu kalmıyor dedi. Tamam dedim, yattık.
Ahırda hayvanlar var, bağırma sesleri yok tabi ama hareket sesleri geliyor. Özlemiş miyim? Tabi özlemişim fakat ne yalan söyleyeyim şehir hayatının konforuna alışınca zor geliyor geçmişde yaptığım işler.
Günler aynı hengame ile geçiyor. Üç çocuklu olarak beni bu yıl hiç fındık bahçesine götürmediler. Evde kalan için gerçi daha zor bunu ancak yaşayan bilir. Her gün sabahtan kalkıp kahvaltı, öğle ayrı, beş çayı ayrı, akşam ayrı yemek hazırla, bahçeye üzüm ekmek, çay börek hazırla, bulaşık yıka, çamaşır yıka, as, kurut, katla derken bahçeye gidenden çok çok daha fazla yoruluyorsun. Üstüne üç çocuk hizmeti, bakımı da var. Şimdi düşününce iyi, sağlam canım varmış diyorum. Bazen işim az ise yemeğin altına bir odun atıp pişine kadar hemen evin yanındaki fındık ocaklarından topladım. Herkes bilir ben küçüklüğümden beri fındık toplamayı çok severim, şuan bile toplarken müthiş keyif alırım hem de çok zor olmasına rağmen.
Hasat zamanı ancak sağanak yağış olduğu zamanlarda fındık işçileri ve evde kalan bir nebze dinlenirdi. Evde çayı demler, aheste aheste içerek keyif yapılırdı. Onun tadını halen yaşıyorum, eski günleri yad ediyorum.
Toplanan fındıklar sergene taşındı. Tam bir ay boyunca herkes çok çalıştı. Allah razı olsun bizim bahçeyi de topladılar ayrı bir yere koydu babam. Fındık toplama işi bitti ama artık fındığı küflendirmeden sürekli havalandırarak kurutma işlemi var. Kuruyunca da içiklenme işi var.
Elif bu yıl okula başlayacak. Okulun açılmasına iki hafta var. Önce bizim fındığı içikledik. Annemlerin fındığını da bir haylisini içikledik. Kuruyan fındığımızı çuvalladık. Artık veda zamanı geldi çattı.
Annemi gözlemledim hasat zamanı süresince. İştahsız, halsiz ve yorgundu. Bahçe işi kolay değil evet ama içimi kemiren bir şeyler yok değil.
Anneme sarılırken, fındığı çuvallayınca Samsun'a gel hemen, seni bir doktora götürelim dedim. Olur kızım dedi, şu dermansızlığıma çare bulur belki Hekimler.
Canım gidiyor iş güç yapmak için ama elim ayağım zor kalkıyor. Yağışlar gelecek diye acele ettik dayandım dedi.Herkesle kucaklaştık. Erkek kardeşim araba çağırdı. Fındık çuvalı olduğu için kapıdan gitmek gerekiyordu. Araba geldi. Kızlar bu defa kalalım diye ağladılar. E tabi büyük abimin çocukları ile çok güzel vakit geçirdiler. Abileri, ablaları ilgilendiler, oyun oynadılar, salıncak kurdular.
Olmuyor değil, her ayrılma tekrar kavuşmaya gebe olsada içimi dağlayan, karnımı ağrıtan, boğazıma takılan bir sancıyla ağlayarak bindim arabaya. Araba hareket etti. Ardımdan bakanlar, görünmez olana kadar arkama baktım. Hepsi dışarıda. Şoför, ağlama bacım Allah tekrar kavuştursun dedi. Amin dedim Amin...
Tekrar kavuştursun...
Dursun karşılamaya Salıpazarı'na kadar geldi. Fındığı sattık, paramızı aldık. Dursun'un en büyük abisi fındık, ceviz tüccarı olduğu için işimizi çok çabuk hallettik. Dursun, yola aç çıkmayalım, gel şu emeğinin parasıyla sana, kızlara et ızgara ısmarlayayım dedi. Sonra güldü, gerçi sen ısmarlamış oluyorsun bu durumda ama dedi.
Gülüştük...
Bir hoşuma gitmedi değil. Sohbet ederek yedik, çayımızı içtik, kızlara dondurma aldık. Elif ve Meryem'in üstü başı toz toprak, ağız burun dondurma...
Otobüse binmeden Özlem'i babasına verip iyice sildim ağızlarını, burunlarını. Silkeledim üstlerini de...
Yorucu bir dönemin ardından oh şükürler olsun evimizdeyiz. Sağ salim evimize döndük. Hemen kızları yıkadım, uyuttum. Kendim de bir duş alıp uzandım. İnsanın kendi yatağı, evi gibisi yok.
Üç gün sonra Elif okula başlayacak ve bu üç günde okul hazırlığını yetiştirmeliyim diye düşünerek dalmışım...
Bu da ayrı bir heyecan olmalı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gül Fidan
Non-Fiction"Hayat, sen plan yaparken yaşadıklarındır." İnsta: @elifacar.official