25

140 13 24
                                    

Dayım sağ kasığıma bastırdığında canım çıkacak sandım. Ömrümde böyle bir ağrı yaşamamıştım. Bıçaklar saplanıyordu. Özellikle sağ bacağımın üstüne neredeyse hiç basamıyordum.
Dayım anneme:
-Emine, Fidan'ın hiç beklemeden Samsun'a doktara gitmesi gerekli. Hatta hemen acile başvurmalı. Yüksek ihtimalle apandisi iltihap kapmış. Patlarsa çok büyük sıkıntı olur dedi.

Annemle Dursun çok panik oldular. Şimdiki gibi değil ki araba çok denk gelmiyor Salıpazarı'na kadar. Annem Dursun'a hemen atı hazırla oğlum bende yiyecek bir şeyler hazırlim yola koyulun dedi. Ben yatarken annem Dursun hazırlandı. Beni ata bindirdiler. Yaklaşık üç saat yol gidecektik. Yol boyu at üstünde vücudum kımıldadıkça acıdan ağlayarak sızlanıyordum. Dursun ikide bir çok mu kötü oldun diyerek korku içinde kalıyordu. Nihayet Salıpazarına geldik. Yolda durup yemek yemek bile aklımıza gelmedi. Atı abisinin işyerinin önüne bağladı. Bir saat sonra kalkacak yolcu arabasını bekledik. Artık içtiğim bir yudum suyu bile kusmaya, sürekli öğürmeye başladım. Sanırım yetişemeyeceğim, öleceğim diyordum. Yolcu otobüsüne bindiğimizde rengim iyce sarardı. Sıtma tuttu. Ateşim yükseldi.

Samsun merkezde iner inmez Dursun taksi çevirip beni Samsun sigorta hastanesinin acile götürdü. Yarı baygın halde doktarlar hemen ultrason çektiler. Acil ameliyata alındım. Apandis artık çok şişmiş, aşırı enfekte olmuş ve karın içine  sızmaya başlamış denilmiş. Ben çoğu şeyi hatırlamıyordum.

O kadar merak ettiğim Samsun'a böyle gelişime mi yanayım, Dursun ve benim yalnızlığımıza mı? Serum taktıklar, ameliyata giderken Dursun elimi tutup iyi olcaksın dedi. İnsan nasıl duygusal oluyor. Ağlayarak inşallah dedim. Serum ile biraz sıtma hali geçip kendime gelmiştim. Ameliyatdan sağ salim çıkmışım. Dursun iyi ki annemden biraz para almış. Ondan istedikleri peçete, çorba gibi şeyleri tedarik edebilmiş. Sağ tarafımdaki acıyla uyanmaya başladım. Dursun yanımda sandalyede perişan, yorgun, yüzü gözü şiş bir şekilde oturuyordu. Nasıl bir psikolojideyse, artık benim yaşamayacağımı düşünmüş ve ben ne yaparım diye üzülmüş saatlerce. Köyde büyümüş, yetişmiş insanlardık ikimizde. Hasta olan genelde ölürdü. Şimdi ise çok iyi biliyorum ne kadar basit bir ameliyat olduğunu. Lakin yetişilmese ölümcül olabileceğini de. Dayımın sayesinde yetiştim daha doğrusu.

Serumlar takılıyordu, karnımda doyunca kendime geldim. Dursun'un yüzü de güler oldu. Akşam beni biraz yürüttüler, o dayanılmaz sancı gitmiş yerini bıçak acısı almış. Bu bıçak acısı ne ki, o ağrının yanında. Akşam yemeğini yedikten sonra odanın kapısı açıldı. Bir ses Gülfidan burda mı? Dedi. Aman Allah'ım bu ses can dostum, çocukluğum, dert ortağım kuzenim Hatun'un sesi. Dursun, Hatun gel gel deyince boşalırcasına ağlamaya başladım. Beklemiyordum hiç ama hiç. Duygu seli döküldü yanaklarımdan aşağı. İnsanın can dostu, kızkardeşi olmalı dedim. Kayınvalidesi ve eşi Ahmet eniştem ile birlikte gelmişler. İki çeşit çorba getirmişler bana. Ağlayarak Fidan'ım nasılsın, duyar duymaz geldik, çok korktuk. Acil ameliyata almışlar. Sen nasıl o kadar anlayamadın dedi. Babam iyi ki muayene etmiş de anlayıvermiş dedi. Hatun dayımın kızıydı.  Ahhh Hatun ilaç oldun bana, her zaman olduğun gibi. Artık ameliyat olmuşum, hastanedeymişim bunların benim için hiç bir önemi yoktu. Kardeşim geldi, can dostum beni yalnız bırakmadı, bizi kimsesiz bırakmadılar ya!

Getirdiği mis gibi çorbanın birini içtim. Alışık olmadığım hastane yemeklerini çok yiyememiştim zaten. Dört gün hastanede kaldım. Her gece Hatun yanımda kaldı, gündüzleri gitti kayınvalidesi Narin teyzemin yaptığı yemekleri alıp geldi. Çok eğlencelidir can arkadaşım, kuzenim. Hastanede olmamıza rağmen beni, odadaki tüm hastaları öyle çok güldürdü, ağrılarını unutturdu ki. Dördüncü gün sabahı; kendimi baya iyi hissediyordum. Hiç bir sıkıntı kalmamıştı neredeyse. Pansumanı anlattılar, ne yiyip yemeyeceğimi söyledi hemşire hanımlar. Sağlık çalışanlarını öyle bembeyaz görmek çok hoşuma gitti. Çocuğum olmuyor kısırdım belki ama yine de sağlık okuyan bir evladımın olmasını çok istedim. Birden hayalini kurmak gelmişti içimden. Hayal işte...

Zorlu yolculuklardan sonra annemdeyim. Annem bana on gün gözü gibi baktı. Biz yokken hergün evimize gidip hayvanlarımızı doyurmuşlar. Annem beni görünce birden çok ağladı. Ağlamasına çok üzüldüm fakat annem sevgisini belli etmeyen bir kadın olduğu için bu gözyaşları benim ruhumu okşamadı değil. Kendi işimi kendim görecek hale geldiğimde evimize geçtik. İki ay daha temkinli ve dikkatli davrandım. Dikişlerimin pansumanını dayıcım yaptı ve dikişlerimi de almıştı. Her şey yolundaydı. Dursun bu süreçte bana çok destek oldu. Kayınvalidem ve kayınpederim, Dursun'un abileri eşleri ara ara geldiler yardımcı olmaya çalıştılar. Kayınvalidem arada, bu sende çok eskiden mi vardı diyerek; sanki gizli tutulmuş kötü bir hastalıkmış gibi konuşurdu. Ona da çok görmüyorum, nereden bilebiliriz ki bu tür hastalıkların aniden çıktığını ve tedavi edilirse de çok basit olduğunu.

Aradan dört ay geçti. Dursun yarım bıraktığı hayalini tamamlamaya kararlıydı. Dursun'a bir etken daha çıktı. Bak hasta olsak hastaneye zor yetişiyoruz ve evsiz barksız oralarda perişan oluyoruz demeye başladı. Onun yıllardır kafasının içindeki Samsun'a yerleşip, sigortalı işe girmekti. Haksız sayılmazdı. Kendi kendini yeniden ikna edercesine konuşurdu. Kızkardeşim Elmas'ın eşinin Samsun'a yerleşip, sigortalı işe girdiğini duyunca cesareti arttı. Gerçi bu benimde cesaretimi arttırdı. Birlikte birbirimize destek olarak göğüs gerebilirdik büyük şehire. Neden olmasın?

Dursun bir akşam yemeğinde aniden karar verdi. Fidan yarın hazırlan, sonraki gün Samsun'a gidiyoruz. Her ne kadar yıllarca bunu konuşuyor olsak da benim beynimin içi karman çorman oldu. Kekelemeye başladım. Ama, nasıl, olmaz ki, ya hayvanlar desem de Dursun netti, her zaman ki gibi!

Radikal kararlar bize umarım şans, bolluk getirir diyerek sonraki gün hazırlanıp, annemlere geçtik.
Nitekim; Kilometrelerce yol bir adımla başlardı her daim...

Gül FidanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin