23

140 15 21
                                    

Yaklaşık iki saat sürecek yolumuz var. Yanımıza biraz ekmek biraz da zeytin aldım. Kahvaltı etmiş olsak bile yol yürüyüp yorulunca acıkacağımız kesindi. İlk bir saat Dursun ile hiç konuşmadan yürüdük. Onunda benimde zihnimizde susmayan sesler vardı. Biz sustuğumuza göre farkında olmadan düşüncelere dalmıştık.

Dursun;
-Fidan'ım şurada biraz soluklanıp zeytin ekmek mi yesek? Dedi.
-Olur yiyelim dedim.

Sohbetimiz böyle başladı. Dursun'a biraz tedirgin olduğumu her ne kadar mutlu olsamda kaygılarımın olduğundan bahsettim. Aslında Dursun'da kaygılı gibiydi ama geri adım atmayacak kadar cesareti vardı. Çok çalışkan bir insan olması beni umutlu kılıyordu. Birbirimize, hayalimizdeki evi yapıp geçinebileceğimize dair sözler söyledik. İnanıyorduk hem kendimize hem de eş olarak birbirimize. Biraz olsun karnımız doydu, suyumuzu içtik, atın yemini verip dinlendirdik ve tekrar yola koyulduk. Bizim mahalleye girdiğimizde çok duygulandım. Ara ara fındık toplamaya gelsekde bu yolu iki yıldır hiç kullanmamıştık. Arka kestirme dağ yolunu kullandık hep. O vedam geldi aklıma, gözlerim doldu. Annemin sesi geliyordu:
-İsa oğlum şu sepeti tut, sırtıma alayım diyordu.
Abim de:
-Anacım az sabretsen ne olur, ben halledeceğim diye cevap veriyordu.

Tebessüm ettim. Ne olursa olsun şu atmosferi çok özlemişim.
Annem:
-İsa dere yoluna bak bakim kim geliyor, at nalı sesi var dedi.
Abim:
-Saydereye çıkacak gelir belki ana dedi.
Biz yol ucundan görününce annem:
-Allah Allah sizin ne işiniz var burda, yükünüzde var ve bu yoldan gelmezdiniz. Fidan ne oldu diye sordu kagılı bir sesle.
Anneler de var böyle bir tepkisel durum. Ani beklenmedik bir durum gelişmişse bu çok da hayra değildi. Lakin yanımda Dursun'un oluşu çok tepki verdirtmedi.

Yaklaştık, annemin ellerini öptük. Annem donuk donuk bakıyordu özellikle Dursun'a. Oğlum anlat hele dedi. Dursun:
-Anacım korkma, aksi bir durum yok, her şeyi anlatırız dedi.
Annem bana yaklaşıp evden mi ayrıldınız dedi.
Evet anne ama kötü değil dedim.
Dursun:
-Fidan acıktık, bi çay demlesen soluklanıp, dinlensek deyince ben eve çıktım. Annem ve Dursun kapı önünde biraz sohbet ettiler. Annem ne çok memnun ne de karşı çıkmış havası vardı.
Tam ben çaya çağıracakken annem:
-Her şeyde vardır bir hayır oğlum. Ana baba rızan varsa Allah yolunuzu açık eylesin. Bizde elimizden geleni yaparız. Zaten kayınpederin köyün tek ev yapan ustası, sana yarımcı olur. Allah büyüktür diyordu.

İçime bir ferahlık, genişlik geldi. Ohhh dedim çok şükür annem olgun karşıladı. Çünkü anne baba rızası vardı bu annem için çok önemliydi. İnanın o gün anne baba rızamız olmasa, kavgalı çıkmış olsaydık eşimin köyünden, o evden; bize bir bardak su vermeden geri yollardı. Söyleyeceği ağır sözleri demiyorum bile. Öyle cevval sert bir kadındı. Saygı onun gözünde her şeyin önündeydi.

Keyiflenmiş bir şekilde çayımızı içtik. Anneme şuan bizim bir işimiz yok size yardım edelim dedik. Bu gece buradaysanız edin çok iyi olur dedi. O gece mecbur oradaydık nitekim babam ile ev işini konuşmak icab ediyordu. Dursun ve ben o gün annemlere, abimlere yardım ederek geçirdik. Akşam babam hayvanlarla eve döndü. Hayvanları ahıra yerleştirince yukarı çıktı. Elini öptüm. Hoşgelmişsiniz, hangi rüzgar attı dedi. Ben annemle ahıra inerken Dursun yavaş yavaş anlatmaya başladı. Baba hele bi yemeğimizi yiyelim konuşuruz dedi.
Akşam yemeğinde başladı konuşma. Babam olur oğlum yardım ederim dedi. Dursun'a önce onun yapması gerekenleri anlattı. Büyükler her şeyi öyle ince düşünüyorlardı ki bizim hiç aklımıza gelmeyen nasihatlar verdiler. Ta ki Dursun'a sen yarın atla Salıpazarı'na git alışveriş yap oğlum, paran yoksa vereyim çünkü abinlerin durumu da malüm oraya boş çıkmanız hem yük olur onlara hem doğru değil dedi. Bu bizim hiç aklımıza gelmeyen bir şeydi. Babam çok haklıydı. Ev olana kadar orada kalacaktık ve yiyip içecektik. Dursun'la az çok neler alınabilir konuştuk, gaz lambası bile alalım ne olur ne olmaz dedik.

Dursun sabah İlçe merkezine gitti. Akşama döndüğünde eşyalarımızı ata yükledik ve bir saat daha yol yürüyerek Mustafa abimlerin sayderedeki evine vardık. Çocuklar kapı önünde oynuyorlardı. Amca yenge diye koştular. Abim yengem şaşkın ama bu ıssız dağ başına bizim  gelmemiz onları çok mutlu etti. Eşyalara da çok memnun kaldılar.
Durumları, planları ordada konuştuk.

Sonraki sabah heyecanla kalktık. Dursun ben bize verilen bahçeye gittik. Bahçenin başına çıktık ve yere toprağa oturduk. Evi nereye yapacağımıza karar verdik. Bize ait ormandan ağaç kesip oraya sürükleyeceğiz ve babamın istediği kadar odun sayısı olduğunda babamı alıp geleceğiz.
Baltayı eline aldı ve hadi Allah rast getirsin dedi.

Bu bizim ilk temelimiz, ait olabileceğimiz varlığa doğru ilk adım...
Dursun:
-Şimdi emeğimin karşılığını alma vakti, işte şimdi oynattığım her bilek hakkım sadece benim senin, bizim olacak!

Haksız sayılmazdı...

Gül FidanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin