38

84 12 5
                                    

Hani bir oyuncak vardı ya:
Biz o oyuncağı Elif'e hiç bir zaman alamadık...

Fındık toplamadan döndükten kısa bir süre içinde toparlanıp, taşındık. Hava güzel olduğu zamanlarda Elif ile birlikte aldığımız arsaya gidip hayaller kurardım. Acaba sıvalı, iki odalı küçükde olsa bir evim olacak mı? Bahçesine belki sebze eker, meyve ağaçları dikerim. Güneş alan pencereleri olur mu? Yoldan geçenlerin sadece ayaklarını görmediğim mutfağımda çorba kaynatacak günleri görür müyüm?

Hayaller sırayla, hızlı bir şekilde zihnimden geçerken tebessüm ettirirdi. Heyecan duyardım. Fakat gerçekleşmesinin o kadar hızlı olmayacağını bilirdim.

Bu bodrum katlı evin mahallesinde çok vefalı komşular edindim. Başta yenge olmak üzere bana çok destek olan muhteşem yürekli insanlar tanıdım. Neredeyse hepsi ile zaman zaman görüşürüm. Tabi aralarından kaybettiğim büyüklerimi hatırlayınca sızlar içim.

Elif'im bir yaşına değdi. Kış mevsimi bebeği. Aralık ayı, dışarıda kar soğuğu var. Ha yağdı kar ha yağacak. Saçları ipek gibi, koyu kumral. Enselerinde bukleleri, minicik bir suratı, koyu kahverengi gözleri, incecik parmakları, kaşına değen kirpikleriyle baya kendi kendine bir şeyler mırıldanıyordu. Babbaaa, annnn, del del del... Bilirsiniz o mutluluğu. İlk ellerini, ayaklarını keşfedişleri, çıkmış iki üç diş ile havuç kemirmelerini.

Kış ayına girmiştik. Odun, kömür parası nedeniyle henüz arsada temel çalışmalarını başlatamadık. Biraz daha birikim yapmaya ihtiyacımız vardı. Ben kaldığım yerden elişi yapmaya devam ettim. Edindiğim komşular çocukları için çeyizlik yaptırmaya başladılar ve bana haşlık olacak kadar para geçiyordu elime.

Kapının çalmasına yerimden birden sıçradım. Niyeyse bu kapı çalma çok ürküttü beni. Korkmam hiç de boş yere değilmiş. Kapıda küçük kaynım ve koluna girdiği kayınpederim vardı. Kayınpederim çok solgun, sapsarı olmuş ve ayakta zor duruyordu. Hemen içeri aldım. Ne oldu, baba neyin var diye panikle sormaya başladım. Kaynım, yenge hiç bir şey yemiyor, sürekli kusuyor, titriyor, iki büklüm kalıyor dedi. Babamı yatırdık. Aklıma kendi yaşadığım geldi. Ateşi de var. Baba sağ tarafın acıyor mu sorusuyla dokundum sağ karın kısmına, birden bağırmaya başladı.
Kaynım abim gelsin doktora götürelim dedi.
Kaynıma döndüm, asla bekleyemeyiz, babamın apandisiti patlamış olabilir. Ben ameliyat olmuştum hatırlıyor musun? Aynı şikayetlerim vardı. Hemen acile gitmeliyiz dedim.

Yenge'nin evine koştum. Kapıya vurdum, açar açmaz:
-Yenge kayınpederim geldi.
-Yaaaa çok sevindim, bende görmek isterim, çok severim Durmuş amcamı dedi .
-Yenge babam çok hasta, sen Elif'in yanında dursan da, kaynım ile onu hastaneye götürsek olur mu?
-Yeleğimi takıp hemen geliyorum kızım.

Giyindi, üzgün ifadeler ile, tüh ne oldu ki, Allah Allah diyerek geldik.

Babamı giydirdik. Taksi çağırdık, acile gittik. Babamı elimizden aldılar, bekleyin dediler. Acilde bekleyeli tam üç saat oldu. Sonra anons duyduk. Durmuş P. yakınları ikinci kat cerrahi bölümüne bekleniyorsunuz. Elimdeki yarım simiti cebime sokup kaynım ile birlikte koştuk.
Servis hemşiresi, çok geç kalınmış ama amcanın ömrü varmış dedi.
Yutkunduk, kaynım ne oldu hemşire hanım dedi.
Apandisiti patlamış. Acil ameliyata alındı. Durumu iyi şimdi. Risk devam ediyor ama tedavisi verildi. Birde amcaya çamaşır, pijama takımı, peçete gibi eşyalar, erkek refakatçi gerekli dedi.

Kaynım tamam yarım saate buradayım hemşire hanım dedi. Çıktık bütün alışverişi yaptık. Kaynım kaldı. Kayınpederimi o gün göremedim.
Akşam Dursun geldi. Olanı biteni anlattım. Bir kavanoza çorba, bir kavanoza da patates yemeği koydum. Kaşık, çatal da ekledim. Dursun'nun eline verdim, hem babasını görüp hem kayınıma, kayınpederime yemek götürsün istedim.

Gül FidanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin