Dışarıyı izliyorum dedim ama dışarısı çok net görülmüyor tabi. Ev bodrum kat olduğu için daha çok insanların ayak kısımları ve ellerinde taşıdıkları file torbalar görülüyor. Sesleri duymak daha netti. Satıcıların sesi geliyordu. Mutfak eşyası satan bir adam leğen, tabak, çatal, bıçak diye bağırıyordu. Param olsa hemen gidip bir kaç eşya almak isterdim ama yok. Mutfakta zaman geçirmeyi çok sevdiğim için olmalı çeşitli mutfak eşyam olsun diye hep istemişimdir.
File torbalar dikkatimi çekmişti. Neden acaba diyordum içimden. Biz köyde büyük ahşap sepetler kullandığımız için bunu ilk defa burada görmüştüm. File olması sıkıntı değil de evine aldığın her şeyin, herkes tarafından görülmesi hoş değil diye düşündüm. Belki bazı evlere o filenin içindeki yiyecek, içecek veya meyve hiç ama hiç girmiyordur. Bunu düşünmeme sebep olan bir filenin içinde ne olduğunu bile bilmediğim bordo renkte top gibi yuvarlak gıdayı görmem etkili oldu. Gerçekten o gördüğüm neydi acaba? Çok merak ettim. Yemek yapılan bir sebze mi, bir meyve mi? Bunu Elmas'a soracağım dedim kendi kendime.
Dursun ile anlaşmıştık sabah, bu akşam içinde çay demleyip kahvaltılık yiyecektik zira evde yemek yapacak bir şeyler yok zaten. Gece çok bölündü uykum, fare gelir mi korkusundan. Esnemeye başladım. Sobaya iki odun attım ve yer yatağına kıvrıldım. Hemen uykuya dalmışım. Kapıya vurulma ve Fidan diye çağrılma sesine uyandım. Dursun gelmişti. Zifiri karanlık olmuş her yer. Sobanın kenarındaki kipriti çakıp kapıya kadar gittim.
-Sen uyuyor muydun? Çok korktum, bir şey oldu sandım sana! diyerek elindekileri bırakıp sımsıkı sarıldı bana.
-Gece uyuyamadım ya ondan içim geçmiş ama baya derin dalmışım. Dedim.
Dursun'un sarılışı ilaç gibi geldi bana. Bende yeni öğreniyorum bu duyguları ama belki içinizden bileniniz vardır;
Hani yabancı bir yerde, oraya, ortama alışırken ki yalnızlık duyusunu sadece yanınızda var olan biriyle kapatırsanız. O kişi sizin dayanağınız gibi olur, güvenli bir liman, yegane dost, ayrılmaz bir parça gibi. Biz evli bir çiftiz ama inanın eş olmaktan ziyade dost olmak şifa oluyor insana. Kaybetmeyi göze alamıyorsunuz. Biz bu yola birlikte çıktık ve sonsuza dek birlikte yürüyeceğiz hissi doluyor yüreğinize.
Evet evet Dursun'un sarılışı hele ki o sözleri, kurumaya yüz tutmuş yaşama sevincime can suyu olmadı değil.Dursun iki ayrı, yarıya kadar dolmuş çuvalla geldi. Çığlık atasım geldi mutluluktan. Biri sebze, meyve çuvalı diğeri kurubakliyat, kahvaltılık çuvalı. Mutfağa götürdüm. Paketleri severek çıkardım tezgahın üzerine. Bir paket tavuk kanadı almış. Böyle ayrı satıldığını ilk defa gördüm ama çok kolaylık.
-Fidan'ım ben sobanın üzerindeki kaynayan suyla çayı demlerim, sen tavuğu yıkayıp hemen tavada kızart karnım çok aç. Dedi...
-Tamam diye seslendim mutfaktan.
İlk önce tavuğu tavaya koydum. Sonra siniye olan kahvaltılıklardan çıkardım. Hem mutfağı topladım hem nefis bir sofra hazırladım.
Dursun'a seslendim cevap vermedi. Seslenerek gittim odaya ki uyumuş. Sofrayı yere kurdum. Mutfaktaki gaz lambasını söndürüp odaya gittim. Tavuğun mis kokusuna uyandı. Çok sever tavuk, et, balık. Halen öyle, az hasta olsa tavuk, et ya da balık yiyerek iyileşir, keyfi yerine gelir.Dursun çayını içerken sana haberlerim var dedi.
Merakla gülümseyerek baktım yüzüne.
-Bugün bacanak Muzaffer'in çalıştığı yer ile görüştüm. Bu alış verişi onların verdiği borç para ile yaptım. Seyyar satıcılık artık işim. Bu akşamdan tekerlekli masaya meyveleri dizdik hazırladık. Yarın sabahtan satmaya başlayacağım.
-Çok sevindim. Görüyorum bende sokaklarda insanlar o masayla satış yapıyor. Sende eniştem gibi meyve satacaksın. Zor olur ama ekmek parası. Dedim.
İçten içe çok üzüldüm ama belli etmedim. Çok meşakkatli olacağı kesindi. O meyve dolu arabayı yokuş yukarı, aşşağı sürmenin neresi kolay olabilirdi. Ama bir yerlerden başlamalıydı, başlamalıydık!Sabah erkenden kalkıp kahvaltı hazırladım. İlk iş günüydü. Birtane ekmek arası hazırladım. İçine domates, peynir, zeytin koydum. Görünce gözleri doldu. Ne iyi düşündün bunu Fidan'ım diyerek öptü. Köyden alışkınım aslında, uzak tarlalara giderken erzaksız yola çıkmazdık. Hep bir yolluk hazırlığımız mutlaka olurdu.
Onunla beraber dışarı çıktım uğurlamak için. Yolun en uç kısmından kaybolana kadar izledim. Hava serinlemeye başlamıştı artık. Kış geliyordu. Kış daha da bastırınca nasıl dayanacaktı bu işe. Hakkımızda hayırlısı diye derin bir nefesle iç geçirerek eve girdim.
Evi toparlayıp Elmas'a gideceğim. Yeğenimi çok özledim, bir günde bile. O agu deyişleri yok mu cıvıldayarak. Hem o bordo renkte top gibi yuvarlak olan şey neydi onu soracağım.
Sabırsızlıkla ve heyecanla akşamı beklediğimin farkına vardım. Dua ettim, Dursun kolaylık yaşasın istedim. Yükü çok ağırdı. Dövülmeden şekil almıyor demir dedim kendi kendime.
Belki bende bir şeyler yapabilirdim daha sonra, evimiz, yuvamız için, evliliğimiz sevdamız için...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gül Fidan
Non-Fiction"Hayat, sen plan yaparken yaşadıklarındır." İnsta: @elifacar.official