Doktorun verdiği ilaçları iki haftadır kullanıyorum. İştahım düzeldi, halsizliğim bir hayli azalmaya başladı. Gebeliğe bağlı sürekli uyku halim var. Elif'e hamile olduğum zamanlarda yaşadığım aşırı mide bulantılarım olmuyor. Mide bulantısı hiç çekilecek gibi değil. Tüm yaşam standartlarını kötü yönde etkiliyor.
İki gün sonra kadın doğuma gideceğim. Biraz daha dikkatli davranıyorum. Sahi gebe olduğumu bilmediğim için o kadar çok zorladım ki kendimi. Elimde yemek tencereleri, Elif ile birlikte arsaya günde kaç defa gittim geldim. Hiç sakınmadım, yıkadığım ıslak çamaşır selesini kaldırırdım. Soba kovalarını akşamdan doldurup sıralardım. Dinlenmeden iş yapardım. Şimdi biraz daha dikkat etmeliydim.
Dursun, enişteye söylemiş gebe olduğumu ve sağolsunlar işçilerden biri yardım ederdi artık yemek, çay götüreceğim zaman. Soba kovalarını da akşamları Dursun ile hazırlardık . İşlerimi dinlenerek yapıyordum.
Gerçi artık havalar ısındı sabahları bile soba yakmaya çok ihtiyaç kalmadı.
Kadın doğum uzmanına gittim. Muayene etti. Bebek çok büyük değil. Muhtemelen iki aylık civarı, doğumu Aralık sonu ya da Ocak ayında olur. Yani bir kış bebeği daha geliyor, ablası gibi Hocam dedim.
İlaçların çok güzel olduğunu, bunlara devam etmemi söyledi. Bir tane daha vitamin ekledi. Doktorun yanından mutlu çıktım. Kendimi daha huzurlu hissediyordum. Elif ile sohbet ederek eve geldim.
Rutin işlerime baktım.
Aylar karnımın büyümesine eşlik eden yeni ev yapılma heyecanı ile geçiyordu.
Hem bebeğim büyüyor hem de evimiz.
Şimdiki gibi çok hızlı ilerlemiyordu ev yapımı. Maddi durum olarak az usta çalıştırırdık ve çok ağır borçlara girmek istemezdik. Yeni bir bebek geliyor, temkinli gitmekte fayda vardı.
Bu arada dostlarım yanılmamak ne yüce bir duygu. Ev sahibim ve mahalledeki komşular ilk hissettiğim şekliyle çok iyi insanlardı. Bana zaman zaman destek oldular. Hele gebe olduğumu duyunca neredeyse her akşam kokusu gelmiştir, canın çekmiştir diye yemek, poğaça, kek getirirlerdi. Ev sahibim durumumuzu gördüğü için özellikle et haşlama, balık kızartma yapınca ya çağırır ya da sıcak sıcak getirirdi.
Balığı daha sık yerdik. Önceleri Samsun limanda çok balık tutulduğu zamanlar cüzi ücretlerde bazen bedava hamsi dağıtılıyordu. Ama et o kadar çok giremezdi evimize.
Çok düşkün olmamama rağmen sanırım gebeliktendi, et haşlama gelince çok sevinirdim. Ev sahibi teyze ve amca Elif'i severlerdi. Sık sık sevmeye alırlardı. Kendi çocukları sevme yaşını geçtiği için Elif onlara bir eğlence olurdu. Hiç unutmam, evlerinin salonunda yapay geyik kafası vardı. Elif ilk onu gördüğünde korkudan ağla ağla yıktı ortalığı. Onu gördükten sonra oraya gitmek istemedi. Bir akşam amca kapıdan uğradı. Elif'e sevdiği gofretten almış. Gel dedi, gitmedi. Elif ben onu attım, daha eve gelemez, yok artık, gel bakalım dedi.
Ama o çok korkunç ya bizi yerse dediyse de, elini tuttu çıktı yukarıya.
Amca üstünü biz bezle örtmüş, olmadığına inanınca eski düzenine döndü.
Eve geldi, yarım saat anlattı, anne o gitmiş, amca almış başka yere götürmüş, taaaa çok çok çok uzaklara götürmüş. Burayı artık bulamazmış. Arkadaşlarının yanına ormanlara gitmiş.
Bu hikayeyi yaklaşık üç ay dinledim. İnanamıcaksınız ama üzerine ne senaryolar kurdu. Yok ormanda annesini bulmuş. Yok acıkmış dal yemiş. Yok onu yiceklermiş kaçmış başka bir ormana vs vs...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gül Fidan
Non-Fiction"Hayat, sen plan yaparken yaşadıklarındır." İnsta: @elifacar.official