35

125 14 12
                                    

Ebe hanımları dinlememe rağmen bebek doğmuyordu. Ağlamaya başladım masada. Neler olduğunu bilmiyordum. Bu bilinmezlik beni an an daha da korkutmaya başladı. Ebe hanımlar panik yaptılar. O sırada ne oldu Hocam diye birinin elini tuttum. Üç tane ebe bebeğimin doğumu için benimle birlikte mücadele ediyorlardı. Bebek doğum kanalına düşmüyor, ya çok kilolu ya da çok minik dediler. Son tavsiyelerini dinleyerek tekrar denedim olmadı. Sonra daha çok panik olan ebe hanımlar Emine ebe hanımı ve doktor beyi  çağırın diye bağırışmaya başladılar. Ağlamaktan midem ağrıdı. Sanırım bebeğimi kaybettim dedim.

Emine ebe hanım nöbetten çıkmış ama hastaneden ayrılmadan ona ulaştılar. Koşarak geldi doktordan önce. Hemen müdahale etti. Bebek çok küçük diyerek bir alet istedi. Sonradan öğrendim o alet vakum aletiymiş. Bebeğin başı görünüyor acele edelim, kaybetmeyelim bebeği dedi. Ohhh dedim yaşıyor bebeğim. Son bir hamleyle bebek doğdu. Doğum salonu birden buz kesti tüm sesler durdu. Bebeğim yaşıyor mu sorularım yanıtsız kaldı. Dört ebe bebeğimin başında bir şeyler yapıyordu. Hocaaamm hocaaam derken çok tiz, sönük, cansız bir bebek ağlaması geldi. Hepsi birden gülüşerek;
-Aferin benim güzel kızım, demek o minicik bedeninle annene kıyamadın. Dediler...

Öyle ağlamaya başladım ki inleye inleye. Bebeğim yaşıyor, şükürler olsun Allah'ım...

Benimle işleri bitene kadar bebeğimin başında durdular ve bebek doktoru geldi, onlara bir şeyler söyledi. Kadın doğum uzmanı da beni muayene etti. Bende sorun yoktu ama bebeğim için ne demişlerdi bilmiyordum. Yeşil bir beze sarılı bebeğimi getirdiler yanıma.
Ebe hanım;
-Çok nazlı ama çok güçlü bir kızın oldu gözün aydın dediler. Emzirmem için yardım ettiler fakat bebeğim çok halsiz ve gerçekten o kadar minicik ki...

Sonradan öğrendiğim Bulgar göçmeni Ebe Emine hanım sayesinde bebeğim kurtulmuştu. Yanımıza geldiğinde terli alnını silerken şunları dedi;
-Gülfidan hanım, beş yıl sonra gebe kaldığını öğrendim. Bebeğini ve seni sağ salim kavuşturduk ama bebeğin çok minik bir kız, kilosu çok düşük bir müddet hastanede kalmalısınız dedi...
-Kaç kilo doğdu ebe hanım?
-Bebeğin 1700 gram, bu biraz daha düşecektir. Şuan çok halsiz, çok sık emzirmelisin.

Ebe hanımlar işini yaparken beni büyük bir tedirginlik kapladı. Ya bakamazsam, ya emzirmeyi başaramazsam korkuları zihnimi sarmıştı.
Bebeğimi tekrar yanıma getirdiler, emzirmek için yardım ettiler ama yine emmeye bile hali yoktu. Cansız, yorgun, halsiz bir hali vardı. Ağlamaya bile niyetli değildi. Bir iki defa çekip bırakıyordu kendini. Emine ebe hanım gitmeden izin istedim bebeğimin göbek adını Emine koydum. O da peki bu minik kızımızın adı ne annesi dedi.
-Adı Elif dedim.
-Adı gibi dik ve güzel olacak. Korkma annesi Elif'ler güçlü olur dedi.

Sonra Elif ve beni odaya aldılar. Bir hafta hastanede kaldık. Bu süre boyunca bebeğimi emzirmeye çalıştım ama giderek kilosu düşüyordu. Ben artık gayet iyiydim, toparlanmıştım. Taburcu etmeye karar verdiler. Hastaneden çıkmadan çocuk doktoru geldi ve bebeğin kilosunun çok düşük olduğunu söyledi. Çok önermeyiz ama yenidoğan maması ile takviye etmeliyiz dedi.
O gün taburcu olduk. Eve gitmeden bebek için eczaneden arı mama aldık. Sürekli uyuyordu yavrum. Ben ise sürekli ağlıyordum. Ben ağladıkça sütümde azalmıştı.

Aylardan Aralık. Öyle bir kış var ki her yer buz tutmuş. Soğuk eve gitmeyelim dedi Dursun. Önce Elmas'a gidelim, siz oradayken ben sobayı yakayım, ev biraz olsun ılısın, sonra sizi alırım.
Tamam dedim. Kardeşim sağolsun çok güzel karnımı doyurdu. Hastanede kaldığımız sürece sık sık geldi. Gelemediği zamanlarda ya eniştemden, ya Dursun ile, ya da tanıdıklarla mutlaka çorba gönderdi.

Beni yorgun, üzgün görünce;
-Abla korkma büyücek, toparlanacak Elif dedi.
-Ama hiç hali yok baksana, hep uyuyor hiç ağlamıyor, sesi çıkmıyor, başka bir şey yoktur inşallah dedim.
-Bir sorun olsa koca hastane çıkarmazdı sizi diyerek telkinlerde bulundu.

Şengül şaşkın şaşkın bakınıyor. Bebek diyerek hep bizi izliyordu. Bak dedim, Şengül'üm bu senin kardeşin. Şengül'de gülüyordu yavrum. Elmas arı mamadan yaptı. Aldığımız biberonları iyice kaynar suda bekletip yıkamıştı. Elif önce tam olarak almadı biberonu. Elmas'ın eli daha yatkındı. Yan çevirip biberonu ağzına iyice yerleştirdi. Bir iki defa çekince baktı ki kolay geliyor emmeye başladı. Mutlulukdan ağladım. En son bebeğim 1400 grama düşmüştü. Böyle mama desteği ile kısa sürede kilo alır diye düşündüm. Elif'in karnı doyunca tekrar uyumaya devam etti.

Elmas;
-Abla sık sık emzir mamayı da düzenli verince çabuk kilo alır merak etme dedi.
Fakat yüzünde hafif ve garip bir tedirginlik vardı.

Dursun geldi. Bebeği ve kendimi sarıp sarmalayıp evimize geçtik. Dursun işe döndü. Ben eve girdiğim an bir sinir boşalması yaşadım. Hastanede ve Elmas'da tutuyormuşum meğer kendimi. Ağlamaya başladım ama nasıl ağlamak. Soba yanan odaya bebeğimi yatırdım. Sakinleşene kadar ağladım.

Yanına uzandım Elif'in. Mis gibi kokuyordu. Kara saçları ve kara kaşları vardı. Çok minikti ağzı, burnu, suratı. El parmakları sanki çubuk kraker gibi incecik, dikkat etmesem kırılacaklar.  Kundakta sarılı uyuyor. Hep böyle sessiz mi olacak diye korkuyordum. Daha hiç net olarak ağlama sesini duymadım. Bu beni hep tedirgin ediyordu.

O yorgunluk ile yanan sobanın sıcaklığının hoş sedasıyla uyumuşum bende...

Gül FidanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin