23. BÖLÜM

293 20 1
                                    

Ameliyat öncesi,

Şimdi ameliyata gireceğim. Eğer bana bir şey olursa üzülmeyin. Çünkü ben zamanında Allah'a çok dua ederdim. Annem ve babamın yanına gidecek olursam al canımı diye.

Gözlerim yaşların ağırlığı ile dolmaya başladı.

Ameliyat sonrası,

Ameliyattan çıktım. Güneş doğuyordu gözlerimi daha yeni açmıştım. Nevra abla ve Ulaç abi yanımdaydı. Canım acıyordu ama buradan çıkınca bu acılarımın son bulacağına inanıyordum.

Ağırlığını taşıyamadıklarım bir bir döküldü sayfanın üzerine.

"Yolculuğunuzda bu noktaya gelince n'olur acele etmeyin. Bir süre yıldızın tam altında bekleyin. Karşınıza bir çocuk çıkıyorsa, gülüyorsa, altın saçları varsa, sorulara karşılık vermiyorsa, biliniz ki odur. O zaman n'olur yüreğime su serpin. Haber salın, geri döndüğünü bildirin bana."

Bu cümleleri çok sevmiştim. Artık sevdiğim birini özlediğimde yıldızların altında bekleyeceğim. Belki karşıma çıkar. Çıkmasa bile bana onu hatırlatır diye. Siz de öyle yapın. Hatırlamak içi yıldızlara bakın.

Defteri göğsüme bastırıp, dizlerimin üzerine çöktüm. Ulaç'ın eli sırtıma dokunurken, hıçkırmaya başladım. Acımı haykıran çığlıklarım, onun adını söylüyordu. İnkar ederek bir an da yerden kalktım ve odadaki her şeyi dağıtıp, yere fırlatmaya başladım. O ölmedi! Daha kokusu bile bu odadan silinmemişti.

"O ölmedi!"

Ulaç bileklerimden tutarak kulağıma sakin olmamı fısıldarken, önce onu ittim. O ellerini bileklerimden çekmezken, kafamı göğsüne dayadım.

"O ölmedi Ulaç! Söyle onlara, beni ona götürsünler."

Kafamı onun göğsüne defalarca vururken, Ali'nin ölmediğini haykırmaya devam ediyordum. Bileklerimdeki ellerini çekip kollarını vücuduma sardı. Beni sıkıca vücuduna bastırırken kolumda hafif bir sızı hissettim. Kafamı kaldırıp Ulaç'ın gözlerine baktım. Gözlerine hüzün bulaşmıştı. Neden bu kadar üzgündü ki? Ali yaşıyordu.

"Ulaç!"

Gözlerime perde düşmüştü. Artık onu göremiyordum. Bilincimi kaybetmeden önce Küçük Prensimin adı dudaklarımın arısından bir fısıltı olarak dökülmüştü.

"Ali..."

Çocukların öldüğü bir dünyada yaşıyorduk. Artık masalların mutlu sonla bittiğine inanmıyordum.

---

2 AY SONRA

Kafamı dizlerimden çekip bakışlarımı karanlık geceye çevirdim. Gökyüzünde bir tane bile yıldız yoktu. Kolumu kaldırıp göz yaşlarımı üzerimdeki penyeye sildim. Oturduğum soğuk zeminden kalktığımda, gözlerim kararmaya başladı. Duvara tutunup bir süre kendime gelmeye çalıştım. Soğuk havayı içime çektim. Geceleri dışarısı artık çok soğuk oluyordu. Toprak soğuk mudur? Ali de üşüyor mudur? Terastan içeri girip, kendimi direk banyoya attım. Suyu açtım. Elimle suyu kontrol ettim. Buz gibi soğuktu. Üzerimdekileri çıkarmadan suyun altına girdim. Akan su beni üşütmek yerine yakıyordu. Soğuk su ateş oklarına dönüşmüştü resmen. Sırtımı kabine yaslarken, kayıp zemine oturdum. Dizlerimi kendime çektim. Titreyen kollarımı aynı şekilde titreyen bacaklarıma sardım. Kafamı da bacaklarımın üzerine gömdüğümde, akan soğuk suyun altında bir süre daha oturdum.

"Nevra?"

Ulaç eve gelmişti. Bana sesleniyordu.

"Nevra?"

KOPUKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin