18. BÖLÜM

318 24 7
                                    

Herkesin umutlarını yıkandır "Geçecek." denen yalanlar.

---

Karşımdaki doktorun söyledikleri bir kulağımdan girip bir kulağımdan çıkarken, bakışlarımı bir boşluğa diktim.

Ali hastaydı. Hem de grip gibi bir hastalık değildi bu hastalık. Onun küçük vücudunun taşıdığı kalbi çok hastaydı.

Gözlerimden bir damla yaş benden bağımsız bir şekilde düşerken, doktorun dedikleri kulağımın içinde çınlıyordu. "Kalbindeki hastalık doğuştan geliyor. Ameliyat olması gerekiyor. Yoksa kalbi daha fazlasına dayanmayabilir."

Ali ölecek miydi? Daha kaç yaşındaydı bu çocuk? 7,8,9? En fazla 10? Çocukluğunu bile yaşayamayacak mıydı? Ölüm Ali gibi çocuklara yakışmazdı! Ölüm hiçbir çocuğa yakışmazdı!

Bir şeyler yapmalıydık. Çocuklar ölmemeliydi. Ali ölmemeliydi!

Bakışlarımı Ulaç'a çevirdim. O, doktoru dinlerken kafasını salladı.

"Ne gerekiyorsa yapılsın doktor. Ali ameliyat olacak."

"Ameliyat öncesi Ali'yi birkaç testten geçireceğiz. Ali'nin değerlerini gördüm ve bu değerlerini olması gereken miktara getirmeliyiz. İzleyeceğimiz bu süreçte moral çok önemli. Bu da size düşüyor."

Oturduğumuz yerden kalktığımızda Ulaç doktorun elini sıktı ve doktorun odasından çıktık. Ben önde nereye bile gittiğimi bilmeden hızlıca yürürken, Ulaç'ın eli bileğimi sardı. Ona doğru döndüğümde bakışları gözlerimden akan yaşları izliyordu.

"Çocuklar ölmemeli!"

Dudaklarımdan çıkan cümleyle kafasını ağır ağır salladı ve elini kaldırıp akan gözyaşlarımı sildi.

"Ali ölmemeli!"

Dediğimde bir hıçkırık koptu boğazımdan.

Ulaç koridordaki damacanadan bir bardak su doldurup bana uzattığında, bardağı elinden aldım. Karton bardak elimde titrerken, Ulaç'ın eli elimin üstünü tuttu. Onun yardımıyla suyumdan birkaç yudum içtiğimde, biraz daha sakindim.

"Yanına gidebilir miyiz?"

Sorduğum soru ile kafasını salladı.

"Doktorlar geldiğimizde müdahale ettiler ve onu müşade altına aldılar. Hadi gidelim."

Hızla kafamı sallayıp onu izledim. Bulunduğu odaya girdiğimizde, gözlerim Ali'yi aradı. Hasta yatağında bedeni küçücük kalmıştı. Yanına gittiğimizde elimi kaldırıp yüzünde gezdirdim. Yaza rağmen teni buz gibiydi. Ayaklarının altındaki katlanmış pikeyi açıp, Ali'nin üşüyen bedenin üzerine örttüm. Titreyen dudaklarının arasından birkaç kelime döküldü.

"Anne...Baba...Gitmeyin... Beni karanlıkta bırakmayın!"

Nefesi titriyordu. Kelimeleri titriyordu. Dudakları titriyordu. Vücudu titriyordu. En önemlisi kalbi titriyordu!

Araladığı gözlerini açtığında, gözyaşları bir bir dökülmeye başladı. Bakışları Ulaç'ı buldu.

"Ulaç abi..."

Bakışları beni bulunca titreyen dudakları adımı söyledi.

"Nevra abla..."

Boğazımı temizleyip ona cevap verdim.

"Buradayız ablacığım."

Yorgun bakışları üzerimizde gezerken, bakışlarımı Ulaç'a çevirdim. Ne yapmalıydık bilmiyordum? Yanlış bir harekette bulunup bocalamak istemiyordum.

KOPUKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin